Page 159 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 159
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 77
3. ÜNİTE > Şiir Kazanım A.1.7: Şiirde millî, manevi ve evrensel değerlerle sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Gerçeklerin Aynası 25 dk.
Amacı Şiirin içeriğinin toplumsal veya bireysel gerçeklikle ilişkisinin farkına varabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Seyfi Baba
Geçen akşam eve geldim. Dediler: Bilirim çoktur işin, sonra bizim yol pek uzun
– Seyfi Baba Hele dinlen azıcık, anlaşılan yorgunsun.
Hastalanmış, yatıyormuş. Bereket versin ateş koydu, demin komşu kadın
– Nesi varmış acaba? Üşüyorsan eşiver mangalı, eş eş de ısın.
– Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah. (…)
– Keşke ben evde olaydım… Esef ettim, vah vah! Çekerek dizlerinin üstüne bir eski aba,
Bir fener yok mu, verin… Nerde sopam? Sürünüp mangala yaklaştı bizim Seyfi Baba.
Kız çabuk ol! Gecikirsem kalırım beklemeyin… – Ihlamur verdi demin komşu… Bulaydık şunu,
Zira yol hem uzun, hem de bataktır… bir.
– Daha alâ, kalınız: – Sen otur, ben ararım…
Teyzeniz geldi, bu akşam, değiliz biz yalınız. – Olsa içerdik, iyidir…
Aha buldum, aramak istemez oğlum, gitme…
Sopa sağ elde, kırık camlı fener sol elde; Ben de bir karnı geniş cezve geçirdim elime,
Boşanan yağmur iliklerde, çamur ta belde. Başladım kaynatarak vermeye fincan fincan,
Hani, çoktan gömülen kaldırımın, hortlayarak, Azıcık geldi bizim ihtiyarın benzine kan.
“Gel!” diyen taşları kurtarmasa insan batacak. – Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın?
Saksağanlar gibi sektikçe birinden birine, Nezle oldun sanırım, çünkü bu kış pek salgın.
Boğuyordum müteveffayı bütün âferine. – Mehmet Ağa’nın evi akmış. Onu aktarmak
(…) için
Gecenin sütre-i yeldâsını çekmiş, üryan, Dama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün.
Sokulup bir saçağın altına güya uyuyan. Ne işin var kiremitlerde a sersem desene!
Hanüman yoksulu binlerce sefilan-ı beşer; İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu sene.
Sesi dinmiş yuvalar, hâke serilmiş evler; Hadi aktarmayayım!.. Kim getirir ekmeğimi?
Zulmetin, yer yer, içinden kabaran mezbeleler: Oturup kör gibi, namerde el açmak iyi mi?
Evi sırtında, sokaklarda gezen aileler! Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası:
(…) Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!
İşte karşımda bizim yâr-ı kadimin yurdu. Yoksa yetmiş beşi geçmiş bir adam iş yapamaz;
Bakalım var mı ışık? Yoksa muhakkak uyudu. Ona ancak yapacak: Beş vakit abdestle namaz.
(…) Hastalandım, bakacak kimseciğim yok; Osman
Girerim ben diyerek kendimi attım içeri, Gece gündüz koşuyor iş diye, bilmem ne zaman
Ayağımdan çıkarıp lastiği geçtim ileri. Eli ekmek tutacak? İşte saat belki de üç!*
(…) Görüyorsun daha gelmez… Yalınızlık pek güç.
– Nerde kaldın? Beni hiç yoklamadın evladım! Bazı bir hafta geçer, uğrayan olmaz yanıma;
Haklısın, bende kabahat ki haber yollamadım. Kimsesizlik bu sefer “tak” dedi artık canıma!
157