Page 297 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 297
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 146
5.ÜNİTE > Sohbet ve Fıkra Kazanım A.4.14: Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Türü ve Yazarı Tanımak 25 dk.
Amacı Fıkra türünde eser vermiş sanatçılar ile türün önemli eserlerini karşılaştırabilmek ve türün gelişimi hakkında Bireysel
açıklama yapabilmek.
Yönerge Aşağıdaki metinleri okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
(Metinler, asıllarına sadık kalınarak alınmıştır.)
I. Metin
Kalem
Fikir hayatı olanlar için kalem, eşyadan biri değil, âzadan biridir. Hem de parmaktan üstün ve başa
yakın bir uzuv… Dil sözü kulaklara veriyor, kalem uzaklara..
Eskiden kalemin cennetten çıkma olduğuna inanırlardı. Onda yaratıcılık sıfatının bulunması bu ina-
nışı haklı göstermez mi? Yirminci asra kadar onun tılsımlı ve mukaddes şeyler gibi itibar görmesi
bundan olacak. Yerlere düşen bir kalemi öpüp başa koymak bizde de âdet değil miydi?
Üç türlü kalem vardır: Nebatî kalem, hayvanî kalem, madenî kalem! Her birinin yalnız zamanı ve
muhiti değil, eseri de bambaşka bir mahiyet gösterir. Nebatî, yani kamış kalem içli ve mistik bir
ruh taşırdı. Rüzgârlara ve nefeslere ses vermeye alışkın kamış parçası, kalem olduğu zaman kâğıt
üzerinde yine terennüme çalışırdı. Sekiz, on kâtibin yazı yazdığı bir odaya girdiğiniz zaman bir Çin
orkestrası işitiyorum sanırdınız. Onun edebiyatında bir ney çeşnisi yok mudur? Bütün Şark edebiyatı
ve divan şiiri kamış kalemle yazılmış oldukları içindir ki, dimağdan ziyade hisse dokunur.
(…)
İbrahim Alaattin Gövsa, Söz Oyunları
II. Metin
Kaybettim!
“Unutkanlık” denilen ve kişiye göre gülünç, acıklı olaylara yol açan beklenmedik dert hakkında ge-
çenlerde yazdığım bir iki fıkra, okuyanlardan kiminin dikkatini çekmiş.
(…)
Bizde, eskiden beri mühür, çanta, senet, tapu kâğıdı, önemli evrak, elmas yüzük, broş, gerdanlık,
bilezik bohça, çocuk, cüzdan, para, şehrin bölümleri dolayısıyla yol… ve başkalarını kaybetmeye
alışılmıştır. Hattâ benim küçüklüğümde, tellâllar vasıtası ile kayıp aranır, Okçularbaşı, Şehzadebaşı,
Aksaray ve Eminönü taraflarında hemen her gün böyle bir tellâlın, yüksek sesine ve dünyanın beğen-
diği kıyafetine eklenen özel tavırla, meselâ:
Dünkü saat beş raddelerinde Çarşıkapısı ile Sultan Mahmut Türbesi arasında içinde üç lira, dört
mecidiye ve beş bin kuruşluk bir senet, iki inci, yüz on para ufaklık bulunan bir kese kaybolmuştur..
Bulup getirene helâlinden yüz kuruş verilecektir, diye saatlerce bağırıp durduğu görülürdü. Yine bir
gün böyle bir tellâlın, yanında duran üç, dört yaşındaki bir çocuğu parmağıyla göstererek: “Bundan
üç gün önce, öğle üzeri, köprü üzerinde kaybolmuş. İsmini, cismini, ne tarafta oturduğunu söyleye-
miyor, yalnız baba diyor.. Babasını bulana bir hayır sahibi tarafından ikram olunacaktır” nidası ile
güle güle zarâfet sattığını görmüş ve işitmiştim. Şimdilerde ise böyle bir nidâya, bağırtıya lüzum yok.
Gazetelerin son sütunlarında yer bulmak yetiyor.
(…)
Ahmed Rasim, Eşkâl-i Zaman
295