Page 192 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 192

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12            94

             4. ÜNİTE > Roman  Kazanım A.2.5: Metnin olay örgüsünü belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                   Olayların Akışı ve Sürükleyicilik                   25 dk.
             Amacı      Metnin olay örgüsünü oluşturan olayların arasındaki ilişkiyi kavrayabilme.  Bireysel


               Yönerge  Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)


                                                    Sürüklenme
             Karanlığın ortasında ansızın beliren gölün bulutsu aydınlığında ikisi de başka türlü göründü gözüme.
             Arabacı ve Misal. Gecenin beyaz gölgesi üstlerine düşecekmiş de silinip gideceklermiş gibi.
             Sıtma ağaçlarının altından geçerken, “Bir başıma olsam vurur yürürüm bundan sonrasını,” diyerek
             yavaşlayıp frene bastı adam, farları söndürüp kontağı kapadığı anda dolunay gölün ortasına düşüverdi
             sanki, zihnim ışıklanıp çalkalandı, “Bakın şöyle, bu simli geceyi unutamayacaksınız.”
             Sessizlik pırıl pırıl çınladığı anda Misal atılıp araya girdi yine: “Oyalanacaktın madem, bizi bıraksaydın
             ya.”
             “Hayatın üstüne titremeyi bilmeyenler oyalanmak sanır bunu.”
             “Acele bir yere yetişiyordun hani?”
             “Dolunay gecelerini dakika hesabıyla yaşıyoruz, her saniyesi ayrı kıymetlidir bizim için.”
             Arabadan inip bagajdan aldığı bir kapla göle doğru yürüdü adam, az bir tereddütle arkasından süzül-
             düm ben de.
             Ayak izlerine basarak peşine takıldığımı fark edince kollarını kanatlanacakmış gibi açıp geriye atarak
             durdurdu beni.
             Elinin uçuşuyla bakışlarım yükseklere çekildi, beyazdan maviye akıyordu gökyüzü, dağılıp çözülüyor-
             du bulutlar.
             Sonra dönüp yerden kaldırdığı bir şeyi bana uzatarak, “Kayıp dakikalarını geri kazanmak ister misin?”
             diye sordu, elinin üstü pütür pütür kabarcıklarla kaplıydı, gölün ışığında kabarcıkların sert bir yansı-
             mayla parladığını gördüğüm halde yadırgamıyordum bunu hiç. Bana niye bu soruyu yönelttiğini
             anlayamadığımı fark edip yanıma yaklaştı, uzun bacaklarının üstünde kulağıma doğru bükülerek,
             “Uyanabilirsin her şeye,” diye mırıldandı, yanağım buz kesti o anda. “Bu geceki kayıp dakikalarından
             söz ediyorum, kazanabilirsin hepsini.”
             Takviye’nin logosunu çepeçevre saran sloganı fısıldıyordu kulağıma, şaşkınlıkla bunu nereden duymuş
             olabileceğini anlamaya uğraşırken düşüncelerim bir hevesle savrulmaya başladı.
             Zihnimde uçuşmaya yol açan o esintiyle kavrıyordum ki, konuşup söyleyen Arabacı değildi sadece,
             yakalanmaz sezgilerim sönüp gittikleri anda onun sesiyle söze dönüşüyordu.
             Uzattığı şey keçeleşip sertleşmiş bir yosun parçasına benziyordu, tutmaya çalışırken parmaklarımın
             arasından kayıp yere düştü.
             Soğuktan titreyerek uğultulu bir sesle, “Kazanmak isterim ama nasıl olacak peki?” diye fısıldadım,
             ellerimle ağzımı yüzümü sarıp nefesimle yanağımı ısıtmaya çalıştım sonra.
             “Yerden aldığın bir şeye söyleyip göle bırak, sesini suyla buluşturacak ne olsa ayıltır seni, belleğin can-
             lanır, unuttuğun şeyler aklına gelir.”
             Sonra ayakkabılarını çıkarıp anlayamadığım bir şeyler mırıldanarak göle doğru yürüdü, yassı yumu-
             şak ayaklarıyla çamurlu suda batmadan ilerlediğini görüp ellerim yüzümde izlemeye koyuldum onu.
             “Sürekli bir şeyler okuyor kulağına, ne yapıyor şimdi bu gölün içinde” diyerek omuz başımda bitiverdi
             Misal.
             “Bilmiyorum, bana kayıp zamanlarımı kazanabileceğimi söyledi,” dedim, eğilip gözüme çarpan
             bir kemik parçası aldım yerden. “İstersen nasıl yapılacağını anlatayım sana da.”
             “Yolda inecektik bu adamın arabasından, ne kayıp zamanıymış…” diyerek elimdeki kemik parçasını
             çekip almak istedi. “Bu gece yeterince masal anlattı bize.”
             Parmaklarım kilitleniverdi, göz göze gelip bakıştık bir an, sol yanağında bir çizik vardı, sanki bir işaret.
             Her şeyin anlamını, duygusunu değiştiren ayın ışığıyla kaldık sonra.
             (…)
                                                                                          Latife Tekin



                                                                                                   191
   187   188   189   190   191   192   193   194   195   196   197