Page 190 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 190
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 93
4. ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.5: Metnin olay örgüsünü belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Olaylar Değişseydi… 25 dk.
Amacı Metindeki olayların birbirleriyle ilişkisini tespit edebilme. Bireysel
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Osmancık
Saldıranlar beş kişiydi, savunanlar üç. Avdan dönen Osman olay yerine geldiği zaman, o üç kişiden biri
yerde cansız yatıyordu, birinin de kılıç tutacak hâli kalmamıştı. Osman duraklamadı:
– “Savulun bire” diye kılıç çekti.
Kavga kısa sürdü. Osman saldırganlardan ikisini haklayıvermişti. Ötekiler de bırakıp kaçtı.
Kılıç sallayacak hâli kalmayan:
– “Sağ ol Türk. Adın ne senin?” diye sorduktan sonra, “Benimki Mihail Kosses” dedi.
– “Ertuğrul oğlu Osman. Söğüt’te otururuz. Ya sen?”
Mihail de öğündü:
İnegöl’ün berisinde; Harmankaya’da.
(…)
Evin önüne varıp da atlarından inerken, Mihail, olayın hikâyesini tamamlamış bulunuyordu.
– “Ya işte böyle.. bizi bu Türk kurtardı. Adı Osman’dır” diye de tamamladı.
Ev halkı, baba Kosses başta, kızı Zoe dahil, Osman’a candan yakınlık gösterdi; ama Zoe başta, Kala-
noz’la ilgilenişleri başka idi. Kalanoz da, daha başka bir kasılmaya başlamıştı.
(…)
Osman etrafına bakınırken de ekledi:
– “Baban Ertuğrul Beğ Gazi de, sen doğmadan az önce burda yatmıştı. Yatmadan önce de, Şeyhim Ede
Balı ile sohbet ettiydi. Ben azdan gelirim.”
Gitti.
Yerde hasır. Hasırın üstünde halı. Dipte bir pencere; sahanlıklı. O yanda duvar boyu sedir. Sedire halı
serili. Duvar boyunca, kilim kaplı ot yastıklar var.
(…)
Gündüz, yüzünde bir tek kas bile kımıldamadan, tok bir sesle cevap verdi:
– “Ben sözümü söylemiştim. Küçük kardeşim Osmancık dahi işitmiştir. Ve uymuştur. Burda da derim
ki, boylarımız adına, oymaklarımız, obalarımız adına kutluluk onun beğliğinde görünür.”
Ve, birden bire Osman’a döndü:
– “Ey Osmancık, benim yiğit kardaşım, bundan böyle dileğin ve öğüdün bana buyruktur.”
Osman ağasının eline uzandı, aldı, öptü. Gündüz de onu kucakladı, boynundan öptü.
(…)
Osman Beğ de, o zaman;
– “Size, Kayı beği, Ertuğrul Beğ Gazi oğlu Osman, ben derim” diye başladı.
Sesini İnegöl’e ve daha ötelere ulaştırmak ister ve ulaştırabilirmiş gibiydi. Ama bu ses, gene de, toktu,
beş adım ötesindekilere söyler gibiydi:
– “Alacağınızı alın, satacağınızı satın, kârınıza bakın. İçiniz rahat olsun. İçiniz hep rahat olsun: Size
saldıran, gayrı kendini Kayı’ya ve Kayı kardaşlarına saldırmış sayacaktır; karşısında Kayı’yı ve Kayı
kardaşlarını bulcaktır. İşte Dodurga yiğitleri… işte Bayat yiğitleri… işte Alka Evli yiğitleri. Hep böyle
olacaktır.”
Ve Al-ışığı tırısa kaldırdı.
Pazar halkı tırıstan uzaklaşan Osman Beğ atlılarını, gözden kaybedinceye kadar seyrettiler.
(…)
Tarık Buğra
189