Page 188 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 188
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 92
4. ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.4: Metindeki çatışmaları belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Bataklık Akçasaz 25 dk.
Amacı Metindeki ana çatışmayı ve bu çatışma etrafında gelişen diğer çatışmaları belirleyebilme. Bireysel
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Demirciler Çarşısı Cinayeti
(…)
Şöyle rivayet ederler kim:
İskandan çok sonraları Amber Ağa adında bir Afşar Beyi vardır. Bu Afşar Beyi kışın Çukura iner, çadırı-
nı şimdiki Vayvaylının üst başına kurar, yazın da Binboğalara çekilirdi. Öyle başı kalabalık bir Bey değil-
di Amber Ağa ama cin fikirli birisiydi. Her gün sabahtan akşama kadar olmadık işler düşünürdü. Bir gün
gene düşünürken aklına düştü. “Bu ovada, zorlu çeltik yetişir. Ben Çukurova’ya çeltik ekeceğim.” dedi.
Halebe adamlar gönderdi. Oradan tohumluk ve çeltik ekme ustaları getirtti. Ustalar Çukurova’yı gö-
rünce parmakları ağızlarında kaldı. Burada öylesine çeltik olurdu ki görülmüş değil… Halepli ustalar
çalışmalarına karşılık Amber Ağa’dan para değil çıkan üründen yüzde alacaklardı.
(…)
Ve ark Sülemişten Vayvaylının üstüne kadar uzadı. Ve Halepli ustalar göz alabildiğine bir ovayı çeltik
yaptılar. O yıl güzün Amber Ağa Binboğalardan döndüğünde ambarlar almaz ürünle karşılaştı. Bu
çeltikleri develerle Halebe taşıttı. Oradan kese kese altın paralar geldi. Amber Ağa’nın çeltikçiliğe ne
zaman başladığını kimse bilmiyor. Yalnız Amber Ağa’nın ölünceye kadar çeltikçilik yaptığı herkesçe
biliniyor.
Birkaç yıl sonra Amber Ağa ölünce çeltik de çeltikçilik de unutuldu, gitti. Yalnız Amber Ağa’nın arkı ve
bendi olduğu gibi kaldı. Hiç kimse Savrunun üstündeki Amber Ağa bendini yıkmayı akıl etmedi. Kışın
taşan Savrunun sularının büyük bir kısmı Amber arkına geçti, çeltik salağını doldurdu, çeltik salağını
da geçip bütün Anavarza ovasını doldurdu. O kış su o kadar çok gelmişti ki yazın da kurumadı. Kuru-
mazdı da çünkü Amberin arkı ovaya yayılmış bu su baskınını durmadan besliyordu.
Anavarza önünde yerleşmiş, yerleşmekte olan on yedi köy vardı. İkinci kış bu köylerden üçü su altında
kaldı ve köylüler evlerini bırakıp ovanın başka yerlerine gittiler, oralarda köy kurdular. Ertesi kış da
öteki köyler, daha ertesi kış da bütün Anavarza ovası su altında kaldı. Ve birkaç yıl içinde ova bataklık
oldu. Bataklığın adına da Akçasaz dediler. Akçasaz, yıllar geçtikçe taştı, büyüdü, kuzeyde şimdi Am-
berin arkı dedikleri yere kadar geldi, doğu-güneyde Cığcık altını buldu, güneyde Kesikkeliye, Endele,
Ceyhan suyuna kadar uzadı.
Akçasaz sinek, sıtma yaptı. Artık yakınında köy, insan barınamaz oldu. Sıtmadan ölen öldü, kalan-
lar da başlarını alıp dağlara sığındılar. Çukurova’nın ağır olan havası Akçasaz yüzünden bir kat daha
ağırlaştı, yaşanmaz bir cehennem oldu Çukurova. Yazın Akçasazın yanına yaklaşmanın mümkünü
kalmadı. Ancak kışlığa inen Türkmenler yaklaşabildiler Akçasaza…
Gel zaman git zaman Kadirli Ağaları gene çeltik ekmeğe başladılar. Ve Savrundan ark üstüne ark çıkardı-
lar. Akçasazın yanına Akçasazdan da büyük bataklıklar yaptılar, çeltik bataklıkları… O kadar çok çeltik
ektiler ki ovaya Savrun suyu bu kadar çeltiğe yetmedi. Büyük su kavgaları başladı çeltikçiler arasında.
Savrun da her yıl hazirandan ekime kadar kurudu. İşte bu beş ayda Akçasaz, her yıl ana kaynağı olan
Savrundan mahrum kaldı. Yıldan yıla kurumağa başladı. Her yıl kuruyan Akçasaza köylüler, Ağalar
üşüştüler. Akçasaz toprağını yağma ettiler. Bentler yaptılar, kanallar açtılar. Köylüler Akçasazdan tarla
kazandılar ama kazandıkları tarlalar ellerinde kalmadı, çeltikçi yeni yetme Ağalara kaptırdılar. Akça-
saz, bir dönüm toprağı olmayan nice adamları büyük çiftlik sahibi etti, zengin, milyoner etti. Fabrika
sahibi etti.
Bütün bu işler olur, Akçasaz yağma edilir, topraktan mantar gibi yeni zenginler, Ağalar, çeltikçiler tü-
rerken Derviş Bey’le Mustafa Akyollu işte bu hâldeydiler. Birbirlerine düşmüşler, dünyadan habersiz,
kendi dünyalarına kapanmış, bir ölüm kalım savaşındaydılar. Akçasaz taşmış, onların gırtlaklarına
sarılacak hâle gelmiş, onlar görmüyor, duymuyor, bilmiyorlardı. Görseler, bilseler de onları birbirlerin-
den başka hiçbir şey ilgilendirmiyordu.
(…)
Yaşar Kemal
187