Page 200 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 200
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 98
4. ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.7: Zaman ve mekânın özelliklerini belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Bodrumdan Deniz Kıyısına… 25 dk.
Amacı Metinde kişinin ruh hâli üzerinde zamanın ve mekânın etkilerini belirleyebilme. Bireysel
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Medarı Maişet Motoru
(…)
Ali Rıza Kaşık Adası’na yanaştırdığı sandalını çakıllara çekti. Sonra hemen, sandalın burnu hizasına
bağdaş kurup oturdu. O zaman mühim bir şeyler düşündü -“Mühim” diyoruz ama, bu kendi kendimi-
ze verdiğimiz bir peşin hükümden başka bir şey değildir. Doğru olması bir şey ifade etmez. Bir insanın
mühim veya saçma şeyler düşündüğünü nasıl bilebiliriz-. Kendi kendine:
− Ulan! dedi. Ne duruyorum be? Alırım çoluk çocuğu bekçi gibi gelir yerleşirim. Kim ne diyebilir?
Bu mülahazayı kafasından değil, bağıra bağıra yaptı. Yerinden kalkmazdan evvel biraz daha düşündü:
− Kim ne diyebilir, ha?
Sandalı var kuvvetiyle iterek içine bir lastik top çevikliğiyle atıldı.
Sandalın içine hızla atıldıktan sonra, kürekleri var kuvvetiyle çekerek meskûn adanın kömür iskelesine
yanaştı. Demiri attı. Sandalın koltuğunu demir halkaya düğümledi. Evin yolunu tuttu. Gündüz gözüyle
bodrum bambaşka bir hal almıştı. Bodrum ekşi bir yemek, bir sefil insan kokusu içindeydi. Duvarlar
öldürülmüş sivrisinek, ezilmiş tahtakuruların uzamış hayaletleriyle doluydu. Gece bütün bunlar he-
men hemen yarı yarıya kayboluyordu. Sonra her tarafta parça parça, lif lif rutubet. Şimdi eşya da birer
birer gözüküyor. Neler yok yarabbim!
(…)
Bunları derhal çabuk hareketlerle topladı. Sonra bir köşeden, üstüne sarı bir kadın etekliği artığı ör-
tülmüş yepyeni bir hasır çıkardı. Topladığı eşyayı, masa müstesna, bu hasırın içine doldurdu. Hasırı
dürdü. Bir üstüvane şekline koydu. İki ucunu kalın bir urganla sardı. Yükü sırtına almışken birdenbire
durakladı. Sırtındaki eşyayı yere doğru silkerek:
− Tuuu Allah müstahakını versin! dedi. Lambayı unuttuk. Hakikaten bu bodrumla hiç münasebeti
olmayan büyük, güzel bir lamba, kırık masanın üstünde -şimdi karışıklığı kaybolmuş bodrumun için-
de- tek başına, göze batar gibi duruyordu.
Rıza:
− Ulan, insan körmüş! dedi. Görmeyince görmüyor işte.
Lambayı bir eline, hasırı öteki eliyle sırtına almışken tekrar durdu. Eşyaları elinden bırakmadan kırık
masaya bir tekme indirdi.
(…)
Rıza nihayet Kaşık Adası’na mahut eşyalarıyla birlikte vardı.
(…)
Aşağıdaki iki odalı taş binanın bir odasını mantarlardan, çivilerden, balıkçı edevatından bir döşeme
bürümüştü. Ali bütün bunları birer birer, işe yarar bir şey bulurum ümidiyle gözden geçirdi. Hepsi
küflenmiş, çürümüş, işe yaramaz bir hale gelmişti. Hepsini denize döktü. Odanın döşemesini, yakın
denizden su çekerek saatlerce sildi. Eşyaları yerli yerlerine yerleştirdi. Levhayı tam pencerenin karşı-
sına astı. Sonra oda kapısından dışarı çıkarak bir yağlıboya resim seyreder gibi odayı seyretti. Keyifli
keyifli güldü.
(…)
Buranın kralı artık benim!
Rıza sandalına top gibi atladı. Oğlunu ve kızını alıp krallığına getirdi.
(…)
Sait Faik Abasıyanık
Kelime Dağarcığı
edevat: Bir iş için gerekli olan malzemelerin, parçaların tümü. levha: Tablo, resim. mahut: Bilinen, adı geçen, sözü geçen.
medarımaişet motoru: Günlük geçim için kazanılan para. meskûn: Yurt edinilmiş (yer). mülahaza: Düşünce.
müstesna: Dışında, ayrı, hariç tutularak. üstüvane: Silindir.
199