Page 272 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 272
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 134
5. ÜNİTE> Tiyatro Kazanım A.3.9: Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi Alan Becerileri: Okuma Becerisi
Etkinlik İsmi Tiyatro ve Mitoloji 20 dk.
Amacı Tiyatro metnindeki destansı ögeleri belirleyebilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Gılgameş
(…)
Gılgameş'in açık ordugâhı, yalçın kayalıklar arasında, giriş meşalelerle donanmıştır. Vakit gece. Tâ
uzaklardan bir yangın kızıllığı. Alevler zaman zaman Ziguratın siluetini gecenin karanlık fonuna
aksettirir.
Solda ve önde, hayvanları çözülmüş iki savaş arabası. Her araba üstünde iki savaşçı. Öndeki arabanın
sürücüsü, arkadaki asıl savaşçıdır. Arabalar alçaktır; tekerlekler birbirine geçmiş ve yanlardan birbiri-
ne pekiştirilmiş iki parçadan yapılmıştır. Sonra bu parçalar, tümüyle bir bakır çember içine oturtulmuş-
tur. Arabaya gelince: önde bir siperlikle, arkada dört köşe bir tabandan yapılmıştır. (Kalkanlar işlemeli
olabilir, özellikle lâcivert taşı ve gümüş işlemeli.) Kalkanlara asılmış sadaklar içinde hafif mızraklar…
Birinci ve ikinci savaşçı nöbet başındadır. Her biri bir kayanın arkasında pusudadır. Sumer töresince
omuzdan askılı, pileli eteklikler giymişlerdir. Bu eteklikler iki kat olup, birincisi kalçalar üstünde son-
lanır. İkincisi daha aşağılara, ayak bileklerine kadar iner. Başlarındaki meşin kasketler, siperlikli olup
boyuna meşin bağlarla bağlanmıştır. Silâh olarak hafif savaş baltaları ve mızraklar…
Kadınlı erkekli bir grup girer, savaşçıların engel olmaya çalışmalarına rağmen ordugâha girmek ister-
ler. Kadınlar omuzlarından tutturulmuş eteklikler giymişlerdir. Erkeklerin eteklikleri belden aşağıda-
dır. Bazılarının ellerinde meş'aleler; bu meş'alelerin aydınlığında bitkin, yorgun, perişan bir görünüş-
leri vardır.
(…)
SESLER. — Sonra?
NİN-SUN. — Sonra Gılgameşi doğurdum, gizlice, kendi kendime… Üzüntüm ve korkum iki kat ol-
muştu. Hem kendi hayatımdan korkuyordum, hem de onunkinden. O zaman alınyazısındaki o kor-
kunç işarete uydum, yavrumu fırlattım pencereden. Bir mucize olacağını biliyordum, mucize oldu
da… Bir boz kartal süzülüp indi yücelerden… Kaptığı gibi yavrumu Uruk nehri kıyılarına indirdi.
BİRİNCİ İHTİYAR (Onun bıraktığı yerden başlıyarak). — Sonrasını biz daha iyi biliyoruz. Çünkü o
içimizde büyüdü, bizimle yaşadı, soluğu soluğumuza karıştı. Bir gün kendini sütiyle besliyen dişi kur-
du bir (…) tuzağında can verirken gördü. Bu onun ilk acısı oldu. Bir başka gün kendini alıp evlât diye
bağrına basan çobanı (…) gördü, vergisini ödeyemediği için zalim En-Me-Kar'a. Hem de orada… Ya-
rın efendisi olacağı sarayın bahçesinde… (Uzaklarda yangın parıltısı) Onları kurtaramadı, fakat kendi
gibi kalbi yaralı olanların başına geçti, bu yaralı insanlar onu buraya kadar getirdiler… Kanları, hayat-
ları pahasına. Ve efendileri olarak… (Israrla) O, bunları unutamaz, Nin-Sun.
SESLER. — O, bunları unutamaz…
NİN-SUN. (Gülümsiyerek) — Onun o büyük kalbini ben çok iyi bilirim. O sizin için çarpan kalbi, o
içine sığmıyan hızı, o göklere bile kafa tutabilecek çılgın gururu… (Kıskanç bir anne gibi) O benim
olmadığı, olamıyacağı kadar sizin olan mert yüreği.
271