Page 38 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 38
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 17
1.ÜNİTE> Giriş Kazanım A.4.10: Metinde yazarın bakış açısını belirler.
Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi Alan Becerileri: Okuma Becerisi
Etkinlik İsmi Felsefe ve Edebiyat Arasındaki Etkileşim 25 dk.
Amacı Metnin türü ile yazarın bakış açısı arasında ilişki kurabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Edebiyat ve Felsefe
Aralarındaki ilişki çok eski dönemlere kadar uzanan edebiyat ve felsefe, birbirine paralel olarak iler-
leyen ve gelişen iki alan olmuştur. Bu paralellik kimi zaman birbirinden istifade etme şeklinde ger-
çekleşmiştir. Edebiyat konusunda da fikir beyan eden filozoflar, bazen felsefî düşüncelerini daha iyi
açıklamak için edebî dili kullanmışlar, bazen de edebiyatçılar metni, yazarı, dönemi, okuru daha
iyi anlamak için felsefî kuram, yöntem ve kavramlara müracaat etmişlerdir. Bu ilişki varoluşçularla
birlikte daha belirgin bir hâl almıştır. Öncekilerden farklı olarak insanı ve insanlık durumlarını açık-
lamaya çalışan varoluşçu filozoflar; bu konuda felsefî dilin yetersiz kaldığını fark edince edebî dile
yönelmişler, edebî eserlerden ve bu eserlerde ortaya çıkmış olan karakterlerden büyük oranda isti-
fade etmişlerdir. Hatta bu konuda o kadar ileri gitmişler ki bu durum kimilerinin edebiyatçı olarak
anılmasına bile sebep olmuştur.
(…)
Felsefenin edebiyata, edebiyatın felsefeye dönüşmesi mümkün müdür? Bu iki alan birbirinin yerine
geçebilir mi? Felsefî bir metin edebî metin olarak, edebî bir metin de felsefî bir metin olarak de-
ğerlendirilebilir mi? Bu mümkünse değerlendirmede hangi adlandırma kullanılmalıdır? Felsefe ve
edebiyatın gerekleri, istekleri, yöntemleri birbiriyle aynı mıdır?
(…)
Edebî bir eseri değerli kılan bir düşünceyi anlatması değildir. “Başka bir deyişle romanlar, öyküler
ya da şiirler bize birtakım düşünceleri anlatmak amacıyla yazılmazlar. Bir edebiyat eseri, öncelikle
edebiyatın gereklerini/ölçütlerini yerine getirmek durumundadır.” (Günay, 2014: 267-268). Bunları
yerine getirirken eserin felsefî bazı düşüncelere sahip olması onun değerini arttırmaz. Aynı şekilde
felsefî bir düşünceye sahip olmayan edebî bir eser de zayıftır denilemez (Günay, 2014: 267-268). Bi-
zim kültürümüzde geçmişte de yakın dönemde de felsefî düşüncelere sahip edebî eserler yazılmıştır.
(…)
Daha önce de üzerinde durduğumuz gibi edebiyattan beklenen öncelikle kendi gereklerine göre ha-
reket etmesidir. Bu gerekleri yerine getirirken felsefî düşünceyi de işleyebilir. Bu durum onun değe-
rini azaltmayacağı gibi, felsefî düşüncenin olmadığı edebî eserler de zayıftır denilemez. Felsefe için
de aynı durum geçerlidir. Edebî bir eser yazmayan ya da edebî eserlerden alıntı yapmayan filozoflar
yetersizdir demek doğru değildir. Dikkat edilmesi gereken husus iki alanın ihtiyaç ölçüsünde birbi-
rinden istifade etmesidir.
(…)
Murat Kara, Varoluşçuluk Bağlamında Edebiyat ve Felsefe, Şiir ve Endişe
37