Page 36 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 36

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12          16

             1.ÜNİTE> Giriş  Kazanım A.4.9: Metinde ortaya konulan bilgi ve yorumları ayırt eder.
             Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi  Alan Becerileri: Okuma Becerisi

             Etkinlik İsmi                   Dokuzuncu Asabiye Koğuşu                                25 dk.
             Amacı      Metindeki bilgi ve yorumları/görüşleri; kanıt, tutarlılık, geçerlilik ve doğruluk açısından değerlendirebilme.             Bireysel

              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)


                              Peyami Safa'nın Roman Karakterlerinin Psikolojik Çıkmazları

               Dünya edebiyatında, kalıcı ve evrensel niteliğe sahip romanlar yazmanın yollarından biri de karak-
               terlerinin iç dünyasını romana yansıtmaktan geçer. Dostoyevski, Emile Zola, Charles Dickens, Bal-
               zac, Goethe gibi romancılar bu özellikleriyle klasik olmayı başaran yazarlardan bazılarıdır. Roman
               karakterinin aykırı bir kişiliğe sahip olması onu tasvir etmeyi kolaylaştırarak ona tip özelliği kazan-
               dırır. Yazar, romandaki tip/karakterin ruhsal dünyasını okuyucuya tanıtarak, okuyucunun kendisi-
               ni bu kişiyle özdeşleştirmesini sağlar. Peyami Safa da Türk edebiyatında Psikolojik Roman tarzının
               önemli temsilcilerinden biridir. Roman karakterlerinin iç dünyasını, etkili biçimde romana yansıtan
               sanatçının roman karakterlerinin bazıları gerek yaradılışları itibariyle, gerek aile yapılarıyla gerekse
               sahip oldukları çevre koşulları itibariyle gerçek dünyayla uyuşamayan ve hayatın kıyısında yaşayan
               kimselerdir. Karakterlerin çoğu yaşadıkları olaylardan dolayı, psikolojik çıkmaza sürüklenirler.

               (…)
               Türk edebiyatında, psikolojik roman tarzının güzel örneklerinden biri sayılan Dokuzuncu Hariciye
               Koğuşu’nda anlatıcı konumundaki yazar çocukluğundan beri ayaklarından rahatsızdır. Ameliyat ol-
               ması gerektiğini öğrenen ve bir süre bu durumu ailesinden gizleyen anlatıcı/yazar sonunda tedavi
               olmak üzere hastaneye başvurur. Hastaneye giderken Erenköy’de bulunan akrabaları Paşa’ya da uğ-
               raması gerekmektedir. Tedavi süresince konakta kalması gereken ve Paşa’ya kitap okuyan anlatıcı/ya-
               zar, bir süre sonra evin kızı Nüzhet’e âşık olmaktan kendini alamaz. Kendisinden dört yaş büyük olan
               kızın samimi davranışları bu aşkı daha da derinleştirir. Fakat Nüzhet’in annesi onu Doktor Ragıp’la
               evlendirmeye kararlıdır. Romanın sonunda rahatsızlığından dolayı acılar çeken yazara, hastanedey-
               ken gelen kartta Paşa’nın rahatsızlandığı ve Nüzhet’in de Doktor Ragıp’la nikâhlanacağı bildirilmek-
               tedir. Acıları katmerleşen yazar hayal kırıklığına uğrar.
               Romanda Peyami Safa’yla özdeşleştirilen anlatıcı, rahatsızlığının da etkisiyle roman boyunca psi-
               kolojik bunalımlar yaşar: “Bir ağaç altına oturdum ve hasta dizimin zaviyesini her vakitki itina ile
               ayarlayarak bacağımı uzattım. Bu zavallı uzvumun talihine ait hiçbir şey düşünmek istemiyordum,
               şuurumun hastalığım üstüne boşaltacağı aydınlıktan kaçmak için ruhumun daha karanlık ve izbe
               hatlarına kendimi atıyor, daha korkunç ve karışık hayallere dalıyordum.”

               Romanın bu bölümünde bacağından duyduğu rahatsızlık yazarı, ruhunun karanlıklarına doğru bir
               yolculuğa çıkarır ve yazar korkunç hayaller içinde psikolojik depresyonlar yaşar. Nüzhet’e âşık ol-
               duktan sonra da iç dünyasındaki karmaşıklıklar yüzünden kuşkularının esiri olur: “Nüzhet bana
               yalan söyledi. Ah ben ruhumun içindeki o ikinci ruhu bilirim, esrarı gören gözleriyle ve esrarı duyan
               kulaklarıyla her şeyi sezer ve bana sezdirir ve beni aldatamaz, ah, içim beni aldatmaz.”
               Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nun sonunda da anlatıcı/yazarın sıkıntıları devam eder. Bu sıkıntılar
               onu dünyadan usandıracak boyuttadır. Anlatıcı, ruhunun sıkıntılarını tavana, dünyaya yansıtır. O,
               artık ızdırap içinde kıvranan bir zavallıdır: “Dünyanın bütün tavanlarına lânet olsun. Arka üstü yat-
               maktan usandım. (…) Istırabın derinliklerine indikçe sevincimizi kaybetmek korkusu kalmadığı
               için, yeni bir sevinç başlıyor: Istırabın ilâcı ıstıraptır. İkisinin hâsıl-ı zarbı: Sevinç.”

               (…)

               Peyami Safa, Dünya edebiyatında önemli bir nitelik olan, roman karakterinin iç dünyasını yansıtma
               geleneğinin Türk edebiyatındaki temsilcilerinden biridir. Romanlarında ele aldığı karakterler genel-




                                                                                                    35
   31   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41