Page 392 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 392
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 194
7.ÜNİTE> Söylev (Nutuk) Kazanım A.4.10: Metinde yazarın bakış açısını belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Konuşmacının Dilinden 25 dk.
Bireysel
Amacı Metinden hareketle yazarın konuya ve okuyucuya yönelik tavrını belirleyebilme.
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
III. Selim’in Nutku
Atalarım ve dedelerim savaşçı ve akıncı padişahlar olup kırk elli şahlık yerleri, başta Allah’ın yardımı,
sonra da din yolunda düşman silâhlarına kendini siper eden yeniçeri ocakları gazilerinin gösterdiği
gayret ve sebatla fethettiler.
O gaziler, o yiğitler padişahlarını baba gibi bilip “Allah’a, Resulüne ve onun Halifelerine itaat” âyetine
uyarak düşman karşısında demir duvar gibi dururlar, şiddetlere ve mihnetlere dayanıp katlandılar.
Hak din uğrunda, aslanlar gibi çarpışanları Allah da muvaffak kıldı.
Bu yüzdendir ki adları kıyamete kadar rahmetle yâd edilecektir. Esirgeyen ve bağışlayan Allah her
birinin yerini Cennet etsin âmin. Allah’a hamd ederiz ki zamanımızdaki askerler de onlardan farksız-
dır. Belki de içlerinde öyle yiğitler vardır ki gözü peklikte ve fedakârlıkta eskileri de geride bıraksalar
yeridir. Bu nasıl oluyor da, Allah ve Muhammed düşmanı bir avuç din düşmanları memleketlerimizi
elimizden almaya başlıyor. Kur’an, Müslüman’a zafer vaat etmiştir ama şu şartlarla:
Birincisi; dünyanın bütün hırslarını ve bağlarını unutup bir kenara itmesini, ya gazi ya şehit rütbesine
erişilmesini gönlünde duymuş ve aklına koymuş olmak. İkincisi; askerin kumandanına bütün gönlüy-
le bağlı ve itaatli olması, onun dur dediği yerde durup, yürü dediği yerde yürümesidir. Üçüncüsü; ecel
gelmeyince ölmeyeceğini, eceli yetmişse rahat döşeğinde bile gelip kendini bulacağını bilmesidir. Bu
şartları yerine getiren orduya Allah’ın zaferi bağışlamadığı görülmemiştir.
(…)
Yazık, çok yazık, din gayreti, yeniçeri yiğitliği ne oldu. Ben şehzade iken böyle kara haberler işitir de
kan ağlardım, gözlerime uyku girmez olurdu. Şimdi padişahım, hâlimi bir düşünün. Mert olup, başa
gelenleri duyup, dinleyip de gayretlenmeyen, Yüce Allah’tan zafer dileyip de cenge atılmayan, yarın
mahşer günü ulu divanda, Allah’a ve Resûlullah’a ne cevap verecek? İslâm olanlara bu hakaretleri reva
gören düşmanların isteğini, amacını bilmeyecek ne var? Dünyada herkes gelip geçici, konup göçücü-
dür. Ne kadar yaşasak eninde sonunda ölecek değil miyiz? Ölümün elinden kurtulan var mı? Düşman
elinde esir düşen kızlar, çocuklar, yaşlılar, yarın mahşer günü yakamıza yapışırlarsa ne yapacağız?
Ahirette azap çekmek çok zordur. Benim sizlerden bir esirgediğim yok. Elimden geleni, devletin gücü
yettiğince size ulaştırıyorum. Padişahların boynuna borç olanı ben de yapıyorum. Kıyamet gününde
bana sizlerin yüzünden bir soru yönelirse “Ya Rabbi, ben kulun, senin dinine can baş koyacak gazilere
gereken nasihati ettim.” derim o zaman elbette Allah beni affeder; “Peki, ya sizler ne cevap vereceksi-
niz?
391