Page 394 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 394

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12          195

              7.ÜNİTE> Söylev (Nutuk)    Kazanım A.4.11: Metinde fikrî, felsefi veya siyasi akım, gelenek veya anlayışların yansımalarını değerlendirir.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi

             Etkinlik İsmi                       Sözlerdeki İşaretler                                20 dk.
                        Söylevdeki fikrî, felsefi veya siyasi akım, gelenek veya anlayışların yansımalarına ilişkin çıkarımlarda bulu-            Bireysel
             Amacı
                        nabilme.
              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)


                                        Mehmet Akif Ersoy’un Balıkesir Vaazı

             (…)
             Evet, biz Müslümanlar cihan çalışırken, didinirken, uğraşırken, namütenahi terakkiler, namütenahi
             inkılaplar geçirirken, uzaktan seyirci sıfatıyla baktık. Bilhassa şu son senelerde, başımıza birçok felâ-
             ketler yağdı. El’an çilemizi doldurmadık. Sebebi? Hep seyirci kalmamız, din işlerinde olduğu gibi,
             dünya işlerine karşı da bigâne durmamızdır.
             (…)

             Çocuk yürümezden evvel bilirsiniz ki emekler. Biz Müslümanlar da tıpkı henüz doğrulamayan, yü-
             rüyemeyen sabiler gibi yerlerde emekler dururken, bir de gözümüzü açtık, gördük ki; etrafımızdaki
             milletler  göklerde  uçuyorlar.  Gelip  çöldeki  masumların  tepesine  ateşler  yağdırıyorlar.  Biz  Bandır-
             ma’dan İstanbul’a kadar adam akıllı vapur işletemezken, herifler, Bahr-i muhitin altından geçiyorlar.
             New-York’tan dalıyorlar, Hamburg’dan çıkıyorlar ki; aradaki mesafe bizim vapurların ayağıyla bir aylık
             yoldur. Berlin’den uçuyorlar, Trabzon’a konuyorlar. Biz ise hâlâ yeryüzünde yürümeyi temin edeme-
             dik. Tabiat bin çelik bâzûya sahipken insanın bir cılız kolu nasıl kâinata hâkim oluyor? Nasıl bu kadar
             tabiî kuvvetleri hükmü altına alıyor? Hayır, yanlışın var. Bu kadar işleri gören bir kol değil, binlerce,
             milyonlarca koldur. Bunların hepsi bir araya gelmiş, teşrik-i mesai etmişler, geceli gündüzlü çalışıyor-
             lar, uğraşıyorlar. Çünkü anlamışlar ki, birleşmeseler kendilerini her taraftan kuşatan tehlikelere karşı
             duramayacaklar. Demek birleşmekte zaruret var. Bu ıztırar (zorlama, mecburiyet) olmasaydı, birleş-
             meleri de mümkün olmazdı.
             (…)

             Mademki tek başına sarf olunan mesainin kıymeti yoktur, biz de aramızda vahdeti temin ederek top-
             luca çalışmaya koyulmalıyız. Cemaatsiz yaşamaya, cemaatten ayrılmaya gelmez, cemaat-i İslâmiye’nin
             kesafet peyda etmesi için çalışmalıyız. Ufak sebeplerle birbirine küsmemeli. Biliyorsunuz ki yaban-
             cılar, asırlardan beri tefrika tohumlarını aramıza serptiler. Bir hayli de mahsul aldılar. Biz gözümüzü
             açsaydık bugün altında inim inim inlediğimiz şu felâketleri elbette görmeyecektik. Her ne ise geçmişe
             esefin faydası yoktur. Maziden yalnız ibret alınır. Eğer Müslümanlar yaşamak istiyorlarsa, cemaat ara-
             sında nifaka, şikaka, dargınlığa, küskünlüğe, ayrılığa, gayrılığa meydan açabilecek en ufak sözlerden,
             en ehemmiyetsiz görünen hareketlerden bile çekinmelidirler.
             (…)

             Emin olmalıyız ki canla başla çalışarak, aradaki tefrika sebeplerini kaldıracak olursak vatanı kurtarırız.
             (…)

                                                                     Mehmet  Âkif Ersoy, http://www.medeniyetvakfi.org
             Kelime Dağarcığı:
             bahr-i muhit: Okyanus. bâzû: Kolun omuz ile dirsek arasında kalan kısmı, pazu. bigâne: Yabancı, ilgisiz. el’an: Şimdi, hâlâ,
             henüz, daha. kesafet: Çokluk, sıklık, yoğunluk. namütenahi: Sonsuz, ucu, bucağı olmayan. nifak: Geçimsizlik, anlaşmazlık,
             ara bozuculuk. şikak: Nifak, ikilik, ittifaksızlık. teşrik-i mesai: Bir gaye uğruna kurulan çalışma ortaklığı.





                                                                                                   393
   389   390   391   392   393   394   395   396   397   398   399