Page 154 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 154

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                          TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9          79

              4. ÜNİTE > Masal/Fabl              Kazanım: A.2.8. Metinde anlatıcı ve bakış açısının işlevini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                            ÜÇ ÖĞÜT                                    20 dk.
             Amacı      Metnin anlatıcısını ve bakış açısını belirleyebilmek.                    Bireysel



             Yönerge  Aşağıdaki masalı okuyunuz ve soruları cevaplayınız.



                                            SERÇENİN AVCIYA VERDİĞİ ÖĞÜT

              Bir avcı kuş avlamak için tuzak kurmuştu. Tuzağa küçük bir kuş yakalandı. Minik kuşu eline aldı.
              Hayret; minik kuş konuşuyordu:
              - Ey büyük efendi! Sen birçok koyunlar, sığırlar, develer yiyerek doymadın da benim azıcık etimle
              mi doyacaksın? Ben senin dişinin kovuğunu bile dolduramam. Beni salıverecek olursan sana üç
              öğüt vereceğim. Bu öğütlerden ilkini senin elindeyken, ikincisini şu damın üstünde, üçüncüsünü ise
              ağacın üstünde söyleyeceğim. Bu üç öğüdümü tutacak olursan ömür boyu mutlu olursun, dedi.
              Avcı bu öneriyi beğendi; aslında eti olmayan bu küçük kuşla nasıl doyacaktı ki? Kuşun öğüdü belki
              işe yarardı. Avcı:
              - Peki, söyle bakalım, dedi.
              Minik kuş:
              - Elindeyken vereceğim öğüt şudur: Olmayacak şeye, kim söylerse söylesin, inanma.
              Kuş, bu birinci öğüdünden sonra avcının elinden uçup karşıdaki damın üstüne kondu ve şöyle dedi:
              - İkinci öğüdüm: Geçmiş gitmiş şeyler için üzülme, bir şey senden gittikten sonra onun özlemini
              çekme. Benim karnımda on dirhem ağırlığında çok değerli bir inci vardı. O inci seni de çocuklarını
              da zengin ederdi. O inci senindi ama kısmetin değilmiş. Öyle bir inci kaçırdın ki dünyada eşi benze-
              ri yoktu, dedi.
              Avcı, bu sözleri işitince:
              - Eyvah! Ben kendi elimle kendime yazık ettim. Elimdeki talih kuşunu kaçırdım. Ah benim akılsız
              kafam, diye üzülmeye, ağlamaya ve dövünmeye başladı. Kuş, avcının bu hâlini görünce:
              - Be aptal adam! Biraz önce ben sana ne öğüt verdim? Şu hâline bir bak. İnci elinden gittiyse ne
              üzülüyorsun, ben sana geçmiş gitmiş bir şeye üzülme demedim mi? Sözümü anlamadın mı? Sonra
              sana, olmayacak bir söze sakın inanma, diye ikinci öğüdümü verdim. On dirhemlik inciyi duyunca
              aklın başından gitti. Benim üç dirhem gelmeyeceğimi bildiğin hâlde, nasıl içimde on dirhemlik inci
              bulunabilir, dedi.
              Kuşun uyarısını dinleyince avcının aklı başına geldi:
              - Doğru, güzel ve akıllı kuş! Şu üçüncü öğüdünü de söyle, öyle git, dedi.
              Minik kuş, üçüncü öğüdünü vermek için damdan ağacın üstüne sıçradı ve avcıya alaylı bir tavırla:
              - Allah Allah! İlk iki öğüdümü çok iyi tuttun da üçüncüsünü mü tutacaksın, diyerek açgözlü avcı-
              nın hâline güldü ve göğün maviliklerine doğru uçtu gitti.
              Uykuya dalmış bilgisiz kişiye öğüt vermek, çorak yere tohum saçmaktır. Aptallık ve bilgisizlik yırtı-
              ğı, yama kabul etmez. Ey öğüt verenler, ona hikmet tohumunu saçmadan önce, onu yamasız, yırtık-
              sız duruma getirin.


                                                                                         (Düzenlenmiştir.)
                                                     Mevlana Celaleddin-i Rumi, Mesnevi, MEB Yayınevi, İstanbul, 1960.












                                                                                                   153
   149   150   151   152   153   154   155   156   157   158   159