Page 182 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 182
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9 94
5.ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.3. Metnin tema ve konusunu belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi BEN OLSAM 20 dk.
Amacı Verilen metnin konusunu ve temasını belirleyebilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları metne göre cevaplayınız.
ÇOCUK KALBİ
(...)
Yağmurlu bir Mart sabahında, köylü giysileri giymiş bir çocuk sırılsıklam olmuş, üstü başı çamur
içinde, koltuğunun altında bir giysi bohçasıyla Napoli’den Pellegrini Hastanesi’ne geldi. Kapıdaki gö-
revliye bir mektup uzatarak babası hakkında bilgi istedi. Solgun, esmer, güzelce ve oval bir yüzü vardı.
Bakışları düşünceliydi ve yarı aralık dudaklarından bembeyaz dişleri görünüyordu. Napoli çevresin-
deki bir köyden gelmişti. Babası geçen yıl iş aramak için Fransa’ya gitmiş, birkaç gün önce de gemiyle
Napoli’ye dönmüştü. Ne var ki gemiden iner inmez aniden hastalanmış ve ailesine, hastaneye yattığını
haber vermek için ancak bir iki satır yazabilmişti. Bu haber üzerine ne yapacağını bilemeyen karısı,
küçük bir çocuğu ve hasta bir bebeği olduğundan kendisi gidememiş, eline birkaç kuruş vererek bü-
yük oğlunu babasına, o yörenin deyimiyle Tata’sına hastanede eşlik etmesi için Napoli’ye göndermişti.
Çocuk neredeyse yirmi kilometre yürüyerek oraya varmıştı. Kapıdaki görevli mektuba şöyle bir göz
attıktan sonra bir hastabakıcıyı çağırdı ve ona çocuğu babasına götürmesini söyledi.
“Babanın adı ne?” diye sordu hastabakıcı.
Çocuk kötü bir haber alma korkusuyla titreyerek babasının adını söyledi ama hastabakıcı o isimde
birini anımsamıyordu.
“Yurt dışından gelen yaşlı bir işçi mi dedin?”
“İşçi, evet, ama çok yaşlı değil. Evet, yurt dışından geldi.” diye yanıtladı çocuk giderek daha da artan
bir telaşla.
“Hastaneye ne zaman yattı?” diye sordu hastabakıcı.
Çocuk mektuba göz attıktan sonra, “Sanıyorum, beş gün önce,” dedi. Hastabakıcı biraz düşündükten
sonra, o anda anımsamış gibi, “Ha, dördüncü koğuş, en dipteki yatak,” dedi.
“Çok mu hasta? Durumu nasıl?” diye sordu çocuk soluğunu tutarak. Hastabakıcı yanıt vermeden bir
süre çocuğa baktı, sonra, “Benimle gel,” dedi. İki kat merdiven çıkarak geniş bir koridorun sonuna
kadar yürüdüler ve kapısı açık bir koğuşun önüne geldiler. Koğuşta iki sıra hâlinde dizilmiş çok sayıda
yatak vardı. Hastabakıcı içeri girerek çocuğa, “Gel,” dedi.
Çocuk cesaretini toplayarak onu izledi. Sağlı sollu dizilmiş yataklarda yatan soluk yüzlü, avurtları
çökmüş hastalara ürkek bakışlarla bakıyordu. Bazılarının gözleri ölü gözü gibi kapalıydı, bazıları ise
sanki korkmuş gibi iri gözlerini tavana dikmiş boş boş bakıyorlardı. Birçoğu da bebekler gibi inli-
yordu. Koğuş karanlıktı ve havada yoğun bir ilaç kokusu vardı. Gönüllü iki rahibe, ellerinde küçük
şişelerle etrafta dolaşıyordu.
Koğuşun sonuna geldiklerinde, hastabakıcı bir yatağın başında durdu, perdeleri açtı ve sonra, “İşte
baban,” dedi.
Çocuk babasını görünce hıçkırarak ağlamaya başladı. Koltuğunun altındaki bohçayı yere düşürerek
181