Page 186 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 186
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9 96
Metindeki çatışmaları belirler.
5.ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.4.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi ROMAN VE ÇATIŞMA 20 dk.
Amacı Metinden hareketle çatışmanın önemini anlayabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları metne göre cevaplayınız.
KİRALIK KONAK
(...)
Hakkı Celis, giydiği asker esvabının içinde ilk defa olarak bir kahramanın gururunu hissetti…
Meğer kader ona neler hazırlıyormuş da farkında değildi, bu cömert kadere karşı ne kadar nankör,
ne kadar küçüktü. Hayatın hangi gayesi bir cenge doğru gidişten daha yüksekti? Bununla birlikte
gideceği cenk, cenklerin en büyüğü, bir cihan cengiydi. Böyle bir cenkte küçük bir zabit olmak, o eski
orduların başında bir serdar olmaktan daha ehemmiyetli değil miydi? Genç nefer:
“Ben bir ölüm adamıyım,” dedi.
Ve ilk defa olarak şair Hakkı Celis’e karşı kalbinde bir nefret uyandı. Loş bir odada saatlerce Verlaine
şiirlerini okuyan ve yamru yumru bir kalemle kirli bir kâğıt üstünde birtakım topal mısralar sıralayan
o cılız, o solgun çocuk neydi? Bir genç askerin topukları demir çivili çarıklarla tırmanmaya hazır-
landığı sarp, yüksek ve tehlikeli tepenin yanında, bu solgun benizli çocuğun çıkmak istediği serin ve
gölgeli yokuş ne adi bir yerdi!
O tepede al bayrağın çırpınışları, yüz bin kişinin haykırışları, ateşin söylenişleri, çelik sesleri ve kıvıl-
cımlı dumanlar vardı; bu yokuşta ise birkaç yeşil defne dalından, biraz su şırıltısından başka ne vardı?
Hakkı Celis kendi kendine:
“Eve döner dönmez şimdiye kadar yazdığım bütün yazıları ve kitapları yakacağım!” dedi.
Ve bunu söylerken birden coşup havada salladığı elinden burnuna hafif bir koku geldi; bu, Seniha’nın
elinden onun eline sinen kuvvetli bir kokunun artığıydı. Hakkı Celis içinin titrediğini hissetti ve hâlâ
bu kadar boş şeylerin tesiri altında kaldığına şaştı. Birtakım yapma tavırlar, sahte bakışlar ve isteksiz
gülüşlerle Avrupa’dan gelmiş, yüzeysel ve kokulu mahluku ateşe, dumana ve kör kurşun yağmurları-
na doğru ağır ağır ilerleyen bir adam üzerinde hâlâ hüküm sürüşü pek doğal olmayan bir şey, adeta
bir ayıp değil miydi? Hakkı Celis kendi nefsine karşı Seniha’yı sevmiş olmaktan ve belki hâlâ sevmeye
devam etmekten utanıyordu. Sakın o da tanıdığı birçok gençler gibi, sakın o da şu havai Cemil gibi
hayata yalnız etiyle mi bağlıydı? Varlığının bütün o yüksek heyecanları, sakın biraz evvelki tavırları,
bakışları ve gülüşleri gibi birtakım düzme ve yapma şeylerden mi ibaretti? Zira, deminki kahramanca
düşüncelerle, Seniha’nın kokusunu duyar duymaz hissettiği ürperiş, birbirinin tamamıyle zıddı iki
türlü ruhiyete alametti. Hakkı Celis kendi kendine diyordu ki; “Ya o düşünceler, ya bu ürperiş doğ-
ruydu. Acaba hangisinde samimiyim?”
(...)
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kiralık Konak
185