Page 210 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 210
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9 108
5.ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.11. Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi DEĞERLER 25 dk.
Amacı Metindeki millî ve manevi değerleri belirleyebilmek ve bu değerlerle ilgili çıkarımlarda bulunabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları bu metne göre cevaplayınız.
OSMANCIK
(...)
Sözün tam burasında, ses Osman'dan ayrılıyor, yeniden Ede Balı oluyor: Ede Balı Osman'ı uyan-
dırmaya, uyarmaya koyuluyor:
— Öyle insanlar için dünya, elbet, akla sığmayacak kadar büyüktür ve ... daha öteleri ko bir yana
... Bursa'yı bile geç, Karaca Hisar dahi, öyle insanlar için şu gördüğün yıldızların en yakınından da
uzaktır.
Ama Osman henüz uyanmamış ve ne değişmiş ne de kendisi olabilmiştir. Bunun olması için sesin tam
Ede Balı olması ve dalgınlık sisinin gözlerinden çekilip Ede Balı'yı görmesi gerekmektedir. Yapıyor
Ede Balı bunu:
— Sen onlardansın.
Osman, işte bu payla yan sesle Osmancıklaşıyor, öfkeleniveriyor. Fakat karşı hamle daha atiktir ve
pervasızdır:
— Öfkenle avunuyorsun. Gücünü, kuvvetini öfkelerinle avutuyor, çürütüyorsun. (…) Rum ve Germi-
yan delikanlılarının senden korkuları yetiyor sana. Ömrünü harcı yorsun; Allah'ın emanetine ihanet
ediyorsun. Sokakta, pazarda, düğünde, dernekte, avda, seyranda bir laf atışması, hoşuna gitmeyen bir
davranış olmaya görsün, tokadın, sillen, kılıcın, kaman hazır. Üç beş Rum, birkaç Germiyanlı tepele-
din yahut kaçırdın mı, yiğitsin gayrı... İşin tamam, için rahat. Çürüyorsun oysa.
Osman başını kaldırmış bakıyor. Öfke sendelemekte, yalpalamaktadır; ne yapaca ğını, ne diyeceğini
bir türlü bulamıyor. Ve Ede Balı'yı, yıldızların isimsiz aydınlığında, hiçbir günün, hiçbir vaktinde gör-
mediği kadar görüyor: Ede Balı'yı görüyor ama gördüğü kimdir, hatta nedir, bi lemiyor.
O, sanki babası Ertuğrul'dur. Yok, ama babası değil babasından ve babasının gaza yoldaş larından
dinlediği, dedesi Süleyman Şah'dır; dedesinin babası Kaya Alp'dır ve birbirlerinin babası, Kızıl Bu-
ğa'dır, Bayıntur'dur, Aykuluk'tur, Doğan'dır; kısacası Yafes'den Nuh'a kadar bütün ceddidir, der Ede
Balı. Bütün ceddi, bu, yıldızların aydınlattığındadır. Ve bütün yörede çıt yoktur, bütün yöre ve Osman
sadece bu sese kalmıştır:
— Hey Osmancık, yiğit yiğit, tek yiğit öfkesini yenendir; gücünü, kuvvetini, gönlünü, başını öfkesin-
den arındırandır; benliğinden sıyrılan kuldur.
Ve susuyor; artık ko nuşmayacakmış gibi, yokmuş gibi. Gerçekten de, Ede Balı artık orada değildir ve
sanki, orada değildi; Osman'ın omuz başındaki bir gölge idi de onu düşüren ışık sönüvermişti; gölge
yıldızların ötesine kaymıştı… sanki.
Şimdi, aşağıdan, dipsiz karanlığın altından uğultular gelmektedir. Ardındaki çamlık uğuldamaktadır.
Ulupınar'ın yanındaki alevleri artık yoktur, o alevlerin aydınlattığı masal karaltıları eriyip gitmiştir.
Yaylaktan köpek sesleri gelmektedir. Çok, çok uzaklardaki bir tepenin ardından, altın bir yay gibi bir
hilal doğmuştur. Osman onu görüyor ve Osman onu, ikinci sefer tam başının üstünde görüyor: Bunca
209