Page 256 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 256

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                          TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9        131

             6.ÜNİTE > Tiyatro    Kazanım A.3.7. Metindeki zaman ve mekânın özelliklerini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                  TİYATRODA ZAMAN VE MEKÂN                             25 dk.
             Amacı      Tiyatro metninde kullanılan zaman ve mekânın sahneye yansıması ile ilgili çıkarımlarda bulunabilmek.  Bireysel


             Yönerge  “Kösem Sultan” adlı metni okuyunuz.




                                                   KÖSEM SULTAN
               TURHAN (tedirgin gezinerek): Ta sabahtan beri bir sıkıntı var içimde, daha önce hiç tanımadığım bir
               zonklama; yüreğimin yanıbaşında ikinci bir yürek olmuş da, birincinin sezip kavrayamadığı bir şeyi
               duyurmak için telaşlanıyor sanki. (Mehmet’e yaklaşır, üstüne kanat germek ister gibi çeker kendine.)

               MEHMET: Anne, iftara çok var mı daha? Bugün pek susadım da.
               TURHAN: Şerbetin birazdan yetişir, ezan da ardından. (Siyavuş’a dönüp) Yeni Mısır Valisi kim olmalı
               sizce, Paşa?
               MEHMET: Sahi, Lala, kim?

               SİYAVUŞ: Çok yeterli, devlete bağlı biri elbette çünkü Vali kendi başına buyruk olmaya kalktı mı
               Mısır’la birlikte Arabistan da gider elden.

               TURHAN: Şehirde et bulunmaz diye duyarız, aslı nedir bunun, Paşa?
               MEHMET: Niye bulunmaz, Lala? Sığır, davar tükendi mi devletimde? Ekmekle yakacak da yokmuş.
               SİYAVUŞ: Et de ekmek de yakacak da bol bol var ülkemizde, Hünkârım. Bunlar hep iğreti, düzmece
               darlıklardır ve sebep olanlarla birlikte ortadan kaldırılacaktır.
               (...)

               SÜLEYMAN (elinde altın bir kadeh, girerek): Efendimizin iftar şerbeti. (Kadehi ortadaki sehpaya korken)
               TURHAN (Mehmet’e gülümseyerek): Gözün aydın. (Mehmet içgüdüyle şerbete doğru davranınca) Ezan
               okunmadı daha! Kendini tutmayı öğrenmelisin, oğlum.
               SÜLEYMAN: Haberler var, Sultanım?
               TURHAN (heyecanlanıp): İyi mi, kötü mü?

               SÜLEYMAN: Eski Saray’daki adamlarımız pek yararlı, pek büyük bir iş gördüler doğrusu: Büyük Va-
               lide’nin bir hizmetçisi bu sabah Dilaşup Sultan’la görüşmüş.

               TURHAN: Şehzade Süleyman’ın annesiyle! Büyük Valide’nin geçen gün veliaht odasına uğraması bü-
               tün anlamını açığa vuruyor şimdi.

               SÜLEYMAN: Birden pek neşelenmiş Dilaşup Sultan, çevresindekilere yukardan bakmaya başlamış.
               TURHAN (dalgın gezinirken kendi kendine): Eveet...  (Derken Süleyman’a dönüp) “Haberler” demiş-
               tin. Başka?
               SÜLEYMAN (önce bir Mehmet’e bakıp duraklayarak): Helvacıbaşı Üveys Ağa bugün, akşama doğru,
               zehir şişesini taşa çalıp kaçmış saraydan. (Herkes irkilir.)
               TURHAN: Zehir mi?
               SÜLEYMAN (başıyla onaylayıp): Büyük Valide’nin verdiği... Efendimizin şerbetine konmak üzere.
               (Gözler sehpadaki kadehe dikilir.)





                                                                                                   255
   251   252   253   254   255   256   257   258   259   260   261