Page 308 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 308

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                          TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9        157

              7.ÜNİTE > Biyografi-Otobiyografi     Kazanım: A.4. 5. Metinde anlatım biçimlerini, düşünceyi geliştirme yollarını ve bunların işlevlerini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                 EDEBİYAT TARİHİNDEN BİR ÇINAR                         25 dk.
             Amacı      Metinde kullanılan anlatım biçimlerini, düşünceyi geliştirme yollarını ve bunların işlevlerini belirleyebilmek.  Bireysel


             Yönerge  Aşağıda verilen metni okuyunuz. Soruları, metni göz önünde bulundurarak cevaplayınız.
                     (Alıntı metnin aslına sadık kalınmıştır.)
                                              NİHAD SAMİ BANARLI

              18 Haziran 1907’de, İstanbul’un Fatih semtinde doğdu. 14 Temmuz 1974 günü, İstanbul Bebek’teki
              evinde hayata gözlerini yumdu.

              (…)
              Yazı hayatına, daha henüz ortaokul sıralarından itibaren şiir, küçük hikâye ve piyesler kaleme alarak
              başladığını, bizzat kendisinden dinlediğim merhum Nihad Sami Banarlı; gene, her zaman takdir,
              minnet ve şükran duygularıyla andığı, merhum Ord. Prof. Dr. Fuat Köprülü hocasının, 1926-1927
              ders yılı başında bizzat yaptığı sınavı kazanarak Yüksek Muallim Mektebine ve İstanbul Darülfünunu
              (Üniversitesi) Edebiyat Fakültesinin Türk Dili ve Edebiyatı (Türkoloji) Bölümüne girdi.
              1929 yılında üniversite öğrenimini tamamladıktan sonra, aynı yıl Edirne Lisesinde, Edirne Kız ve
              Erkek Muallim Mekteplerinde Edebiyat öğretmenliği hizmetine başladı. O arada, Edirne Lisesi Mec-
              muası ile Edirne Muallim Mektebi Mecmuası’nı çıkardı. Pek çok müsamereler, anma günleri, konfe-
              ranslar düzenledi ve bunlara kendisi de konuşmacı olarak katıldı. Edirne’de kitapçılardan ve halktan
              tek tek topladığı “cönk”leri, halk edebiyatı ürünü eserleri, Edirne Halkevi’nin çıkardığı “Altıok” adlı
              dergide yayımladı. Bu yoldaki çalışmalarını, daha sonra Orhun, Ülkü, Halk Bilgisi dergilerinde sürdürdü.

              (…)
              Nihad Sami Banarlı kısa boylu, ince yüzlü, normal kiloda, etkili bakışlara sahip bir insandı. Onun
              başını daima eğik tutan duruşu ve yere sağlam adımlarla ağır ağır yürüyüşü, kendisini tanıyanların
              daima dikkatini çekmiştir. Hayatının son on senesinde zaman zaman çok sağlıklı, bazen de hastalan-
              maya meyyal nahif (eğilimli çelimsiz, zayıf) görüntüsü vardı. Nitekim onu ölüme götüren hastalığı
              da böyle başladı. İlk zamanlarda rahatsızlık öyle yavaş ilerliyordu ki, Hoca iradesi ile hareketlerini
              ağırlaştıran, ne olduğu anlaşılmayan hastalık ile başa çıkacağından emindi. Çalışmalarına ısrarla de-
              vam etti. Ancak nefes almasında ciddi güçlük başlayınca hastaneye kaldırılmasına izin verdi. Vefat
              ettiği hafta, Meydan Dergisi’nde son yazısı yayımlanıyordu.
              Çocukluğundaki konak hayatı, her hafta toplanan seçkin şahısların konuşmaları, giyinmeleri, dav-
              ranışları Mustafa Nihad’a etki etmiş olmalıdır. Güzellik ve millî değerler karşısında heyecan duyan
              genç Nihad Sami, meslek hayatında disiplinli, idealist, araştırıcı bir yol takip eder. Bu duygu ve dü-
              şüncelerini eserlerinde bazen romantik, bazen de her iki özelliği taşıyan ifadelerle dile getirir. Daima
              kontrollü ve istikrarlı bir insandır. Neşelendiği zaman kahkaha ile gülmediği gibi, öfkelendiği zaman
              da asla bağırıp çağırmaz. Vücut dilini pek az kullanır, buna karşılık kelimeleri seçerken, anlam bakı-
              mından nüansa, kelimelerin ses hâline gelişindeki tona, vurguya dikkat eder.
              Her konuda elinden geldiğinin en iyisini yapmaya çalışır. Giyimi, evi, çalışma masası temiz ve tertipli
              olmalıdır. Milletlerin güzellik anlayışının kültürün her alanına yansıdığını söyler; göze, kulağa, ruha
              hitap eden güzelliği, tekâmülün (olgunlaşmanın), temiz ahlakın, incelmiş zevkin sonucu olduğuna
              inanır, bu sebeple güzeli sever, iptidailiğin (ilkelliğin) ifadesi olan çirkinlikten, zevksizlikten uzak
              dururdu.
              (…)
                                          Önder Göçgün, Nihad Sami BANARLI, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2014.




                                                                                                   307
   303   304   305   306   307   308   309   310   311   312   313