Page 338 - DEFTERİM TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10
P. 338
TEST – 2 7. ÜNİTE: ANI / HABER METNİ / GEZİ YAZISI
1. Asa Suyu ziyaret yeri: Şehrin doğu yönünün 4 ve 5. soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.
dışında yarım saat uzaklıkta Keşiş Dağı eteklerinde
kestanelik ormanı içinde bir hayat pınarı kaynayıp
Adana sokaklarında, Seyhan kıyısındaki portakal
akar. Hazret-i Emir, bu iç açıcı yere varıp
ve limon bahçelerinde kış kavunları gibi biraz tatsız,
abdestini tazelediğinde mübarek ellerindeki asası
fakat karakteristik bir yaz tadı ve kokusu var...
(deyneği) ile zemine dürtünce bir hayat suyu çıkar
Ancak bu, öğle zamanlarına mahsus bir şey... Akşam
ki abıhayattan nişan verir hazmı kolay bir sudur.
yaklaşırken ya yağmur başlıyor yahut da etrafı sis
Bundan dolayı Asa Suyu adıyla meşhur olmuştur.
basıyor ve vücut, sıtma nöbeti gibi sıcakla soğuğun
Emir Sultan’ın “mabedhane sofası” var, bir yeşillik
karışmasından doğma garip ürpertilerle titriyordu.
yerdir. Gayet iri kestanesi olur. Tamamı aşılama
Grip, İstanbul gazetelerinin yazdığından çok fazlaydı.
ağaçlardır ki tanesi kırkar dirhem kestanesi olur.
Yerli gazetelerde çıkan listede ölüm vakaları yirmi,
yirmi beş olarak gösteriliyordu.
Bu parça için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Sonradan öğrendiğime göre şehir, her yıl, bu
A) İnsandan doğaya aktarma yapılmıştır. mevsimde, bu senekine benzememekle beraber, ufak
tefek bir grip salgını geçirirmiş. Sebep şu: Memleket
B) Gezi yazısı özellikleri taşımaktadır.
yaz memleketi, güneş memleketi. Mart ayı aşağı
C) Halk inanışına yer verilmiştir. yukarı bizim illerin haziranına, hatta temmuzuna
benziyor. Kendi haziranında, temmuzunda ise
D) Bölgenin ekonomik yönü anlatılmıştır. öyle günler oluyor ki havada uçan kuş vurulmuş
gibi birdenbire sokağa düşüyor... Eski evlerin çoğu
E) Yer adlandırmasından söz edilmiştir.
iklimin bu icaplarına göre yapılmış. Pencereler şehrin
rüzgârlı ve serin taraflarına açılmış; odalar güneşin
2. Öğrencilerden önce yoksulluğu görmüştüm giremeyeceği yerlere saklanmış; yalınkat tavanlarda,
sınıfta. Çocuklardan çoğunun defteri bile yoktu. döşemelerde, kapı, cam çerçevelerinde türlü türlü
Kurşunkalemlerini yonta yonta, iki santim kalıncaya aralıklar, delik bırakılmış... Hasılı, dedelerin tecrübesi
kadar kullanıyorlardı. Kimi geceleri Kasımpaşa’da bir evi sıcaktan muhafaza için ne gibi tertibat İcat
sinemada gazoz satıyor, kimi kahvede çıraklık ediyor, edebilmişse hepsi bunlarda mevcut...
kimi dikiş dikiyordu. Muharrem adlı bir öğrencim
vardı. İlk derste neredeyse kara tahtaya adını bile DEFTERİM TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 — ÇOKTAN SEÇMELİ SORULAR
yazamıyor, ancak ikinci derste açılıyordu. Nedenini
4. Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi
araştırdım. Erkenden kalkıyor, okula gelmeden önce
söylenemez?
bir kaynakçının yanında çalışıyormuş. Bu yüzden,
gözleri bir süre hiçbir şeyi doğru dürüst seçemiyordu.
A) Betimlemelere yer verilmiştir.
Bu parça için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
B) Öyküleyici anlatım kullanılmıştır.
A) Kelime tekrarlarına yer verilmiştir. C) Benzetmelere başvurulmuştur.
B) Basit ve sıralı cümleler kullanılmıştır. D) Duyular arası aktarma yapılmıştır.
C) Anlatıcı gözlemlerinden yararlanmıştır. E) Yöresel söyleyişlere yer verilmiştir.
D) Dönemin sosyal, ekonomik durumunu yansıtır.
E) İronik unsurlarla anlatım zenginleştirilmiştir. 5. Bu parçadan çıkarılabilecek en kapsamlı yargı
aşağıdakilerden hangisidir?
3. Türkiye’de gazetecilik, ilk resmî gazete olan ---- ile
başlar. Bu gazeteyi yarı özel gazete Cerîde-i Havâdis, A) Adana’nın iklim şartları mimariyi ve yaşam
ilk özel gazete ---- sonra Tasvir-i Efkâr izler. biçimini etkilemiştir.
B) Adana’da görülen grip salgını iklim şartlarının
Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdakilerden
gereğidir.
hangileri getirilmelidir?
C) Adana’da mart ayı diğer yerlerin temmuz ayı
A) Hürriyet - Takvîm-i Vekâyi gibi yaşanmaktadır.
B) Takvîm-i Vekâyi - Muhbir D) Gezilen yerde en sıcak ay haziran ve temmuz
ayıdır.
C) Takvîm-i Vekâyi - Tercümân-ı Ahvâl
E) Mevsim geçişlerinin yaşandığı aylarda grip
D) Tercümân-ı Ahvâl - Hürriyet
salgını görülmektedir.
E) Tercümân-ı Ahvâl - Muhbir
336