Page 69 - Defterim TDE 9
P. 69

Çerviakov, şüpheli şüpheli generale bakarak: “Unutmuş ama gözleri hain hain bakıyor, konuş-
               mak bile istemiyor, diye düşündü. Bunun bir tabiat kanunu olduğunu kendisine anlatmalı idim.
               Yoksa herif tükürmek istediğimi sanabilir. Şimdi sanmasa bile sonra sanabilir.” Çerviakov evine
               gelince ettiği kabalığı karısına anlattı. Karısı, görünüşe göre olup biteni pek de umursamadı.
               Yalnız korktu ama Brizjalov’un bir “yabancı” olduğunu öğrenince rahat bir nefes aldı:
               — Neyse sen yine gidip ondan özür dile, dedi. Sosyete hayatında nasıl hareket edileceğini bil-
               mediğini sanabilir.
               — Bütün mesele işte burada ya! Ben özür diledim ama o biraz tuhaf davrandı. Akla yakın bir
               tek söz söylemedi. Hoş, konuşmaya da vakit yoktu ya.
                                                                                      Anton Çehov, Memurun Ölümü






            ................................. hikâyesidir çünkü .................................................................................................






               Bir sabah yemek odasında karşı karşıya geldiler. O, yemek masasının muşambası üzerinde sa-
               kin ve parlaktı. Güneş sarı pirinç maddenin üzerinde donakalmıştı. Onu kulplarından tutarak
               gözlerinin göremeyeceği bir yere koydu. Kendisi bir sandalyeye çöktü. Bol bol, sessiz bir yağmur
               gibi ağladı. Ve o evde o, bir daha kalamadı. Bundan sonra Ali’nin hayatına bir salep güğümü
               girer. Kış Haliç etrafında İstanbul’dakinden daha sert, daha sisli olur. Bozuk kaldırımların üze-
               rinde buz tutmuş çamur parçalarını kırarak erkenden işe gidenler; mektep hocaları, celepler
               ve kasaplar fabrikanın önünde bir müddet dinlenirler, kocaman bir duvara sırtlarını vererek
               üstüne zencefil ve tarçın serpilmiş salep içerlerdi.
                                                                                      Sait Faik Abasıyanık, Semaver





            ................................. hikâyesidir çünkü .................................................................................................





               Gidip karşıda, dükkânların önündeki ak taşın üstüne oturdu. Elindeki değnekle kumları karış-
               tırıp düşünmeğe başladı. Öküzün ayağına mıh batmıştı, o hatırına geldi. Sonra bu yıl harman-
               da kaybolan kalburu düşündü. “Eski idi ama iyi kalburdu.” daha sonra da bugün çayda köye
               doğru yürüyen bir adam görmüştü, onun kim olabileceğini düşünmeğe başladı.
                                                                                    Memduh Şevket Esendal, Otlakçı





            ................................. hikâyesidir çünkü .................................................................................................












                                                                                                                        67
   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73   74