Page 50 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 50

9         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI




                  TARIK: Aldırma. Böylesi daha rahat. İki ucundan da giyiliyor.
                  SAFİYE: (Çocuk azarlar gibi) Sen delisin.
                  TARIK: Nerede bende o talih?

                  SAFİYE: Ne düşünüyorsun?
                  TARIK: Hiç.
                  SAFİYE: Söyle hadi.

                  TARIK: Ne söyleyeyim?
                  SAFİYE: Ben seni bilirim. Bir sıkıntın var.

                  TARIK: Boş ver.
                  SAFİYE: Peki, sen bilirsin.
                  B. ANNE: Biri baksın bu yana.

                  TARIK: Safiye..
                  SAFİYE: Efendim?

                  TARIK: Nasıl diyeyim? Bir kaza olmuşta yanımızdaki garajda.. Çalışanlardan birinin kaburgaları kı-
               rılmıştı. Üç beş ay çalışamayacakmış...

                  SAFİYE: Ne var bunda?
                  TARIK: Dün karısına vermek için para topladılar bizden. Hepimizden.

                  SAFİYE: İyi ya.
                  TARIK: Bir gün... Meselâ diyorum... Benim de kafam patlasa ya da ne bileyim, hastalansam...
                  SAFİYE: (Dikkatli, şefkatli) Sana bir şey olmaz.

                  TARIK: (Sesi yükselir) Ama nasıl para verdiğimizi biliyorum ben. Sadaka vermekten beter bu, anlıyor
               musun?
                  SAFİYE: Eeeee?
                  TARIK: Ya benim için de para toplasalar aydan aya... Bir kere toplasalar yeter be.. İnsan kahrından
               ölür.
                  SAFİYE: (Realist) Sen kaç para verdin?

                  TARIK: On lira.
                  SAFİYE: On lira mı? On lira ha? Sen kendini mirasyedi sanıyorsun galiba?

                  TARIK: Beş tane çocuğu varmış.
                  SAFİYE: (...) (Tarık tıraş takımlarını acele toplar, tartışmaktan kaçmak ister) Ne oldu, ne kaçıyorsun?
                  TARIK: (Masum) Ben yine eski yerime gideyim, daha iyi.

                  SAFİYE: Peki peki, sustum işte. (Tarık zaten kalmaya gönüllüdür, takımları tekrar yerleştirir) Ben bu-
               rada meteliğin hesabını yapıyorum.. Hem sana ne canım? Onun kimi kimsesi yokmuş, elbet söner
               öylesinin ocağı. Biz öyle miyiz? Üç oğlumuz var bizim...






          48
   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55