Page 18 - Felsefe 10 | 2.Ünite
P. 18
2. ÜNİTE
2.3.1. SORU VE CEVAP
Soru sormak; bilme, anlama, bulma, merak giderme, bir ihtiyacı karşılama vb. isteklerin karşı-
lanması için yapılan bilgi edinme eylemidir. Sorular, insanı cevap arayışına yönlendirir; bulunan
cevaplar da yeni soruları üretir. Böylece her soruda cevabın izleri, her cevapta da sorunun izleri
bulunur. Bilgi, mevcut sorulara yeni cevaplar bulundukça ve mevcut cevaplara yönelik yeni sorular
oluştukça ilerler ve artar. Sorun bilinci ve bilgi birikimi arttıkça farklılaşan bilgi ve problemlere
yönelik farklı alanlar, farklı yol ve yöntemler, farklı uzmanlıklar gelişir (Şekil 2.3).
Bilgi Cevap
Sorun Soru
Şekil 2.3: Soru cevap ilişkisi
Bilim, daha çok somut olguyla problemlerin bilgi ve teorisine yönelirken felsefe sorusu, kavra-
ma yönelik “problematik” düşünme biçimlerinden biridir. Burada “problem”, zihnin sezdiği ya da
çözmeyi düşündüğü bir güçlüğe uğraması hâlidir. İnsanı konuşan bir canlı olmasıyla tanımlama
bir önermedir ancak “Konuşan canlı olması insanın özü müdür?” sorusu bir sorunu ortaya koyar.
Maddenin yapısının ne türde olduğu fizik probleminin, dairenin çokgen olup olmadığı geometri-
nin, evrenin başlangıcının olup olmadığı kozmolojinin, erdemin öğretilip öğretilemeyeceği felsefi
etiğin problemidir. Problem çözme girişimleri; empirik düzeyde mevcut yaşantılar, kalıp yargılar,
kanaat veya görüş oluşturmayla sınırlı kalabileceği gibi felsefi düzeyde kavrayışlar, kavram çözüm-
lemeleri, yorum ve kanıtlama veya çürütmeler biçiminde, sistematik ya da eleştirel, betimleyici ya
da kanıtlayıcı biçimlerde de olabilir.
Sorular, sorulduğu alanda ve soruya verilen cevapların niteliğine göre sınıflandırılır. Bilimsel
sorulara verilen cevapların olgusal kanıtlanabilirlik veya yanlışlanabilirlik taşıma koşulu vardır.
Felsefede ise bilim temelli teori ve genellemeler, felsefi bir anlayış için eleştiri ölçütü veya başlan-
gıç varsayımları bakımından refleksiyona (üzerinde düşünmeye) konu olabilir: Galilei’nin (Galile)
astronomideki bulgu ve yöntemleri başta Descartes’ın olmak üzere pek çok doğa ve fizik tezlerine,
biyoloji ve genetikteki gelişmeler ise yaşam felsefelerine temel oluşturmuştur. İnsan beyninin bilgi-
sinin çağdaş nörolojik araştırmalarca ilerletilmesi, sibernetik ve sanal iletişim sistemlerinin tasarla-
nabilmesine bu da yapay zekâ ve sibernotlarla insanı karşılaştırmaya dayalı felsefi problemlere esin
kaynağı olmuştur.
Felsefi sorulara verilen cevapların öznellik taşıması, çoğu kez savlarının farklılığından ve soruna
yaklaşımlarındaki farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Buradaki öznellik, “kişiye görelik” anlamında
değil özne olarak filozofun sorunu düşünme, kavrama, yorumlama ve çözümleme gibi felsefi etkin-
liğe kendi yetilerini (duyumlama, idrak, anlayış ve akıl gibi) ve onların bütünsel işleyişlerini esas
almasındadır. Kant’ın “Düşünüyorum.” demesi bir öznellik gibi görünmekle beraber “düşünmek” tüm
akıl yürütmelerin doğrudan ana ilkesi olması bakımından bilginin nesnellik temelini göstermektedir.
Felsefe soruları çoğunlukla varlık, bilgi ve değer gibi alanlara aittir. Yöneldiği konunun ayrın-
tılarına inmeyi sağlayan tiptedir. Ayrıca felsefe soruları, farklı zamanlarda tekrarlansa da hiç eski-
mez ve cevapları sürekli çoğalır (Şekil 2.4).
54