Page 3 - Fen Lisesi Biyoloji 12 | 1. Ünite
P. 3

1.  Genden  Proteine                                                                   Genden  Proteine   1.
 Ünite                                                                                                    Ünite


               1.     NÜKLEİK ASİTLERİN KEŞFİ VE ÖNEMİ



                Bilim insanları hücrede gerçekleşen olayları hep merak etmişlerdir. Hücre araştırmaları yapılırken
             hücrede nükleik asitlerin bulunduğu gözlemlenmiştir. Nükleik asitlerin hücredeki varlığı keşfedildikten
             sonra bu konudaki çalışmalar devam etmiştir.


             1.1. Nükleik Asitlerin Keşfi
                İlk olarak 1869 yılında İsviçreli bilim insanı Friedrich Miescher (Firedrik Mişer) nükleik asitlerin varlığını tespit
             etmiştir. Friedrich Miescher; somon balığı spermleri ve akyuvarlar üzerinde incelemeler yapmıştır. Bu incelemeler
             sırasında hücrelerin çekirdeklerinde daha önce gözlemlenmemiş moleküllere rastlamıştır. Bu moleküllerin  fosfor (P)
             yönünden zengin ve karbon (C), oksijen (O), hidrojen (H), azot (N) içeren asit özelliğine sahip olduğunu tespit etmiş-
             tir. Gözlemlediği moleküle çekirdekte yer almasından dolayı çekirdek asidi anlamına gelen nüklein adını vermiştir.
             Günümüzde “nükleik asit” denilen bu moleküllerin daha sonra yapılan çalışmalarda sadece çekirdekte değil hücrenin
             diğer kısımlarında da var olduğu görülmüştür.
                Nükleik asitlerin kalıtsal materyal olduğunun tespitinde Frederick Griffith (Frederik Grifith)’in  1928 yılında yap-
             tığı deney oldukça önemlidir. Griffith, deneyinde Streptococcus pneumoniae (Streptokokus pnömoni) bakterilerinin
             iki formunu kullanmıştır. Bunlar, S. pneumoniae’nin zatürreye yol açan (kapsüllü) ve zatürreye yol açmayan (kapsül-
             süz) formlarıdır. Griffith’in yapmış olduğu deneyi aşağıdaki gibi özetleyebiliriz (Görsel 1.1):

                1. S. pneumoniae’nin kapsülsüz canlı formu, farelere enjekte edilmiş ve fareler yaşamına devam etmiştir.
                2. S. pneumoniae’nin kapsüllü canlı formu, farelere enjekte edilmiş ve fareler ölmüştür.
                3. S. pneumoniae’nin ısıtılarak öldürülmüş kapsül yapısı bozulmuş formu, farelere enjekte edilmiş ve fareler yaşamına
                 devam etmiştir.
                4. S. pneumoniae’nin ısıtılarak öldürülmüş kapsüllü formu ve S. pneumoniae’nin kapsülsüz canlı formu ile karıştı-
                 rılmıştır. Bir süre beklendikten sonra farelere enjekte edilmiştir. Farelerin hastalanarak öldüğü gözlemlenmiştir.
                 Ölen farenin kanında yapılan incelemede S. pneumoniae’nin kapsüllü formuna rastlanmıştır.
                Bu durum, kapsüllü formun sahip olduğu bir maddenin etkisiyle kapsülsüz formdaki bakterilerin kapsül üretme
             ve hastalık yapma yeteneği kazandığını göstermiştir. Canlı kapsülsüz S. pneumoniae, ölü kapsüllü S. pneumoniae’nin
             içerisindeki materyalleri kullanarak değişime uğramış ve hastalık yapıcı hâle gelmiştir.








           1                                                    2



                   Kapsülsüz canlı bakteri              Fare yaşar.     Kapsüllü canlı bakteri                Fare ölür.





           3                                                    4


                    Isıtılarak kapsül yapısı     Fare yaşar.             Isıtılarak öldürülmüş   Fare ölür.
                    bozulmuş ölü bakteri                                 kapsüllü bakteri ile
                                                                         kapsülsüz canlı bakteri
                                                                         karışımı

                                        Görsel 1.1: Frederick Griffith’in yapmış olduğu deney



                                                           15
   1   2   3   4   5   6   7   8