Page 276 - Tarih 9 | Kavram Öğretimi Çalışması
P. 276

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü
                                                                                          TARİH 9
            Öğretim Programları ve Ders Kitapları Daire Başkanlığı                    Kavram Öğretimi 147
            6. ÜNİTE     : TÜRKLERİN İSLAMİYET’İ KABULÜ VE İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ > 6.4. Oğuzların İslamiyet’i Kabulü
            Kavram       : Cihat
            Genel Beceriler  : Bilgi Okuryazarlığı Becerisi
            Alan Becerileri  : Tarihsel Analiz ve Yorum Becerisi

             Çalışmanın Adı                         CİHAN HAKİMİYETİ                                20 dk.

             Çalışmanın Amacı  İslam’ın cihat anlayışının ve şehitlik fikrinin, Türklerin İslamiyet’i seçmelerinde bir teşvik unsuru olduğunu kavrayabilme.

            Yönerge: Metinden hareketle soruları cevaplayınız.


                                                CİHAN HÂKİMİYETİ

            Cihana hâkim olma ve yönetme düşüncesi tarihte kurulan Türk devletlerinin ortak özelliğidir. Cihanşü-
            mul, yani bütün cihanı içine alan bir devlet fikrinin esas amacı, dünyanın dört köşesi üzerinde Türklerin
            hâkimiyetini sağlamak ve “güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar” her tarafa Türk adaletini yay-
            maktır. Yapılan göçler ve fetihler bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.  Bu düşüncenin oluşmasında
            eski Gök Tanrı inancının izleri görülür. Türkler, cihan hâkimiyetini kendilerine, Tanrının verdiğine ina-
            nırlardı. Tanrı, yönetme yetki ve gücünü Türk kağanına vermiştir. Kök Türk kitabelerinde Bilge Kağan;
            “Tanrı irade ettiği için tahta oturdum, dört yandaki milletleri nizama soktum.” ifadesi ile Tanrıya olan
            imanını ve sahip olduğu hâkimiyeti Tanrıdan aldığını ortaya koymuştur.
            Cihana hâkim olma arzusu, Türk destan ve efsanelerinde de yer almaktadır. Oğuz Kağan’ın yanında
            ak sakallı, kır saçlı, uzun tecrübeli bir ihtiyar vardı. O anlayışlı ve asil bir insandı. Günlerden bir gün
            uykusunda bir altın yay ve üç gümüş ok gördü. Bu altın yay gün doğusundan ta gün batısına kadar
            ulaşırken üç gümüş okta kuzeye doğru gidiyordu. Uykudan uyanınca düşte gördüğünü Oğuz Kağan’a
            anlattı ve “Ey Kağanım, senin ömrün hoş olsun, Gök Tanrı düşümde verdiğini hakikate çıkarsın, Tanrı
            bütün dünyayı senin uruğuna bağışlasın.” dedi. Ayrıca Oğuz Kağan’ın 6 oğlunun isimleri de Türk cihan
            hâkimiyeti anlayışı ve düşüncesini belirtmektedir: Gün, Ay, Yıldız, Gök, Dağ, Deniz.
            Türklerin Orta Asya bozkırlarından coşku ile getirdikleri cihan hâkimiyeti ülküsüne, İslamiyet’i kabul
            etmekle dinî bir amaç da eklenmiş oluyordu. O da İslâm dininin öğretisini yüceltmek ilkesi.
            Yeni bir dinin kabulü milletlerin hayatını olumlu ya da olumsuz yönde etkileyen önemli faktörlerden
            biridir. Bunun en belirgin örneğini Türk milletinin tarihinde bulmaktayız. Türkler tarih boyunca millî din-
            lerini terk ederek Budizm, Maniheizm, Yahudilik ve Hristiyanlık gibi dinleri benimsemişlerdir. Ancak bu
            dinlerin yapısının Türklerin milli bünyesine ve karakterine uymaması, Türklerin benliklerini ve Türklük
            özelliklerini kaybetmesine sebep olmuştur. Diğer dinlere tepki göstermelerine rağmen İslamiyet’e karşı
            çıkmak şöyle dursun kendi istek ve iradeleriyle rahatlıkla İslamiyet’i benimseyip kabul etmişlerdir.
            Allah’ın sıfatları, ahiret hayatı, kadere iman, ahlâk anlayışı sevap-günah, cennet, cehennem, şehitlik,
            aile hayatı, fetih anlayışı, cihat, adalet, hâkimiyet, vatan sevgisi, bağımsızlık aşkı gibi konularda İslam
            dininin ortaya koyduğu  prensip ve esaslarla Türklerin benimsemiş olduğu inanç sistemi ve ilkeler ara-
            sında büyük bir uyum olması onların İslam’a bakış açılarını etkilemiştir.
            Savaşçılıkları ile öne çıkmış olan Türk milletinin, İslam’ın cihat anlayışını ve şehitlik fikrini, kendi töre ve ide-
            allerine uygun bulması, onların İslamiyet’i seçmelerinde önemli bir teşvik unsuru olmuştur. İslamiyet’i yay-
            mak gayesiyle Müslüman olmayanlara karşı savaşmak da her Müslüman için kutsal bir görevdi. Türklerde
            de bir kimsenin büyüklüğü savaşta öldürdüğü düşman sayısı ile ölçülür ve takdir edilirdi. Hatta onlar, savaşta
            ölmeyi şan ve şeref bilirlerdi. İslam dini savaşlarda elde edilen ganimeti helal sayıyordu. Türklerde de savaş-
            larda ve akınlarda düşmanın birikmiş mal ve servetini elinden almak, hayatlarında önemli bir yer tutuyordu.
            Türklerin Müslüman olmasıyla birlikte toplumsal yaşamın tüm alanlarında İslam dini belirleyici olmaya başla-
            masına rağmen, Orta Asya Türk egemenlik anlayışı devam etmiştir. Dolayısıyla Bozkır Türk Devlet hüküm-
            darının vazifelerinden sayılan “cihanı idare etme” düşüncesi Türk-İslâm devletlerinde de yaşamaya devam
            etmiştir. Türklerin millî bünyesine, ruh ve karakterine uyan İslâm dinini kabul etmeleri onlara yeni bir atılım
            gücü kazandırdığı gibi millî varlıklarını muhafaza etmelerinde de önemli rol oynamıştır. Türkler bu yeni ruh
            sayesinde Asya steplerinden Avrupa içlerine kadar çok geniş bir alanda hâkimiyet kurmayı başarmışlardır.
            Türkler on asır süre ile İslam’ın bayraktarlığını yaptılar. İslamiyet’in yayılması için mücadele ettiler. Tabiri
            caizse, onlar İslamiyet’in hem kılıcı hem de kalkanı oldular; ona yeni ülkeler kazandırdılar. Hindistan’dan
            Balkanlara kadar geniş ülkelerde İslâm dininin yerleşmesini ve kökleşmesini sağladılar.


                                                                                                   273
   271   272   273   274   275   276   277   278   279   280   281