Page 20 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 20

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                          TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9               5

             6. ÜNİTE: Tiyatro
             Konu          Cumhuriyet Dönemi’nden Bir Tiyatro Örneği                            40 dk.
             Kazanımlar    A.3. 1. Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.
                           A.3. 2. Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönemle ilişkisini belirler.
                           A.3. 3. Metnin tema ve konusunu belirler.
                           A.3. 4. Metindeki çatışmaları belirler.
                           A.3. 5. Metindeki olay örgüsünü belirler.
                           A.3. 6. Metindeki şahıs kadrosunun özelliklerini belirler.
                           A.3. 7. Metindeki zaman ve mekânın özelliklerini belirler.
                           A.3. 8. Metnin dil, üslup ve anlatım/sunum özelliklerini belirler.
                           A.3. 9. Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
                           A.3. 11. Metni yorumlar.
                           A.3. 14. Metinlerden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.
             Gerekli Materyaller  Türkçe Sözlük

             Yönerge  Aşağıda verilen “Parkta Bir Sonbahar Günüydü” adlı tiyatro metnini okuyarak soruları cevaplayınız.
                     (Metin düzenlenmiştir.)

                                          PARKTA BİR SONBAHAR GÜNÜYDÜ
                 BİRİNCİ PERDE
                 TABLO I
                 (Park, sonbahar, sabah.
                 Ağaçlar ve çiçekler. Yapraklar, dallardan kopup, uçuşarak yere düşmektedir. Yol, sararmış yapraklarla
             örtülüdür. Her şey, sonbaharı belli eden bir renge bürünmüştür. Hafif rüzgâr, yaprakların hışırtısı duyulur.
             Hava, yarı kapalı.
                 (…)
                 Şadi Bey girer. Elinde baston, başında şapka, düzgün giyimli. Yavaş yavaş yürür. Ağaçlara, yere düşen
             yapraklara bakar. Yüzünde, çocuksu bir gülümseme. Kendi kendine konuşur, dudakları oynar. Yürümesini
             sürdürür, bastonunu, yere belli tempolarla vurup kaldırır, dik ve canlıdır. Yaşlı fakat sevimlidir. Birden,
             ağaçlardan dökülen yaprakları yeni görüyormuş gibi durur. Başını havaya kaldırır. Ağaçlara, dostça sev-
             giyle bakar, şapkasını çıkarıp onları selamlar.)
                 ŞADİ BEY – Merhabalar! (Dalından düşen bir yaprağı tutmaya çalışır. Sağa sola koşuşur. Yaprağı
             tutar, sevinir. Bir süre avucunda tutar.) Yaa? Demek sonbahar gelmiş ha, sonbahar? Ne de çabuk! Hiç
             farkında değilim. Çok fena, çok. Oldu mu ya bu senin yaptığın. Dalından kopup yere düşüyorsun, gelip
             geçen çiğneyecek seni. Yazık. Bir yaprağın dalından kopup yere düşmesine dayanmaz benim yüreğim.
             (Yaprağı yolun kenarına bırakır. Yerdeki yaprakları çiğnememek için ayaklarının ucuna basa basa yürür.
             Çömelir, yerdeki yaprakları avuçlar, yere bırakır düşüşlerini seyreder.) Ama sonbahar bu! Çaresiz. Yaprak-
             lar önce sararıp solacak, sonra dalından kopup yere düşecek. Hava kararacak, yağmur yağacak, arkasın-
             dan rüzgâr, soğuk, kar! (Üzgün) Sahi kış geliyor! Mübarek, geldi mi de, gitmek bilmez. (Yürür, kanepenin
             bir köşesine oturur. Cebinden gazetesini çıkarır, okumaya koyulur. Okurken kâh gülümser, kâh kızar.)
                 MESERRET HANIM – (Girer. Yolun başında durur. Hangi yana gitsin diye tereddüt geçirir. Sonra,
             dalından kopup yere düşen yapraklara kaptırır kendini, yürür. Yaşlı fakat canlı ve rahat. Temiz, şık giyin-
             miştir. Şapkası, çantası, eldiveni, ayakkabısı elbisesi ile uyum hâlindedir. Dalgın, kendi kendine söylenerek
             yürür. Birden, başını havaya kaldırır, dalından düşen bir yaprağı tutmaya çalışır. Sağa sola koşuşur. Yap-
             rağı tutar sevinir, bir süre avucunda tutup bakar.) Sonbahar gelmiş demek ha? Sonbahar? Yaz ne çabuk
             gelip geçmiş böyle hiç farkına varmadan! Otlar kurumuş, çiçekler solmuş, ağaçlar yapraklarını döküyor.
             (Yere çömelir, yaprakları avuçlar, ayağa kalkıp elinden bırakır. Onların yere düşüşlerini seyreder.) Zaman
             gelip geçmiş, yazık! Parkın ağaçları, kışın geleceğini haber veriyor. Ama sonbahar da güzel. (Kendi ken-
             dine konuşarak kanepenin yanına gelir, dalgın oturur. Şadi Bey’in farkına bile varmadan çantasından
             küçük radyosunu çıkarıp açar, müziğin sesine dalıp gider.)
                 ŞADİ BEY – (Meserret Hanım’ın farkına varmamıştır. Elindeki gazeteye) Geçimsizler, şunlara bakın
             yahu! Şu koca dünyayı bölüşemiyorlar. Kavga ediyorlar. Kavga etmeden paylaşamaz mısınız kozunuzu?
             Budalalar! Önce oturup insan insan konuşun. Baktınız olmadı, konuşmayı olduğu yerde bırakın. Evden
             çıkıp parka kadar yürüyün. Ağaçlarla konuşun, gökyüzüne bakın, kuşlara selam verin. Öfkeniz geçer,
             rahatlarsınız. Bakın şu ağaçlara yaprak döküyorlar; ama ilkbahar geldi mi, yeniden yeşerip yapraklanır-
             lar. Yaa! Ağaçlar, böylece kendilerini tekrar ederler. Ama düştün mü, her şey biter. (Gazetedeki fotoğrafa)
             Ya sen, sen ihtiyar dostum. Ne diye dalaşıp duruyorsun çocuklarınla? Bazı şeyleri duyma, bazı şeyleri
             görme ve biraz da dilini tut! Ömrün yetecek mi sanıyorsun haklı olduğunu ispatlamaya? Hayır! (Birden,



                                                                                                    19
   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25