Page 30 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 30

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                          TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9               7

             7. ÜNİTE: Biyografi/Otobiyografi
             Konu          Cumhuriyet Dönemi’nden Bir Otobiyografi Örneği                        40 dk.
             Kazanımlar    A.4. 1. Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.
                           A.4. 3. Metin ile metnin konusu, amacı ve hedef kitlesi arasında ilişki kurar.
                           A.4. 4. Metnin ana düşüncesi ve yardımcı düşüncelerini belirler.
                           A.4. 5. Metindeki anlatım biçimlerini, düşünceyi geliştirme yollarını ve bunların işlevlerini belirler.
                           A.4. 6. Metnin görsel unsurlarla ilişkisini belirler.
                           A.4. 7. Metnin üslup özelliklerini belirler.
                           A.4. 8. Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
                           A.4. 9. Metinde ortaya konulan bilgi ve yorumları ayırt eder.
                           A.4. 10. Metinde yazarın bakış açısını belirler.
                           A.4. 11. Metinde fikrî, felsefi veya siyasi akım, gelenek veya anlayışların yansımalarını değerlendirir.
                           A.4. 12. Metni yorumlar.
                           A.4. 13. Yazar ve metin arasındaki ilişkiyi değerlendirir.
                           A.4. 15. Metinlerden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.
             Yönerge  Aşağıdaki metni okuyarak soruları cevaplayınız.


                                                      KAFA KÂĞIDI
                    (…)
                    Halkın “nüfus kâğıdı” veya “hüviyet cüzdanı”na kondurduğu bu tabiri çok severim. Misk gibi bir
            Türkçe ve Türk mizacı tütüyor ondan...
                    Benim de kafa kâğıdıma ait hayat hikâyem bazı eserlerimde gereğince yazılı olsa da bu kadarı
            yetersiz... Onlar kalın ve dış çizgilerden ibaret... Ne zaman, nerede ve nasıl dünyaya gelmişim; soyum
            sopum, büyüme, gelişme, yetişme şekillerim, dış görünüşleriyle tuttuğum yollar ve büründüğüm oluşlar,
            hattâ bir gün nerede, ne zaman ve nasıl öleceğim... Bütün bunlar madde, kemmiyet, kabuk ve zarf misali
            şeyler... Ve gözümde fazla değer sahibi değil…
                    Asıl ruh hayatımı, ruhumun kafa kâğıdını resimlendirmek isterdim.
                    İşte bu ölçüyle ruh hayatımı mümkün olduğu kadar vesileler sarmaşığından ayıklamak, onu
            hâdiselerin ardından önüne geçirmek, birinci plana almak ve olup bitenleri zamana karşılık mekân diye
            kullanmak gibi bir işe davranmış bulunuyorum.
                    Dünyaya gelişimden 78 yıl sonra bugünkü hâlime ait birkaç çizgiyle başlayarak kaleme aldığım
            bu eser, böylece (kronolojik) sırayı da bir ân için ters-yüz ederken, bana, hal, mâzi ve hatta istikbal arası
            elverişli bir tarassut noktası hizmetini görmekte... Ve varlıkla yokluğun destanı gibi, her şeyin bir gelip
            bir gittiği bu âlemde, hiçbir şeyin mutlak manada kaybolmadığına ve gitmiş, gelen ve gelecek her şeyin
            her birine mahsus bir hayatı olduğuna şahitlik etmektedir.
                    Kopukluk ve kesiklik içinde yekparelik ve bütünlük; bütünlük içinde de kopukluk ve kesikli-
            ğin şarkısını söyleyen zaman, (kadans) dedikleri ahenk helezonuna, vak’aların posasını değil de ruhunu
            yerleştirmek işinden başka sanat tanımaz ve daima kaba müşahhasların üstündeki ince mücerretlerin
            laboratuvarında en hassas imbiklerden süzülmek ister. Öyleyse romanda ruhi hareket, havanında mad-
            delerin kabuk tarafını döven bir kimyacı olmak yerine “öz” arayıcısı bir simyacı olmayı gerektirir. Hayat
            filminden bir yansıma olan roman da bu filmin gerçek çeviricisi zamanın sırlarını ancak bu yoldan kap-
            maya çalışmanın işi olarak meydana çıkar.
                    Bu noktaya dek karaladığım satırlar bana feci bir ukalalık görünüyor. Eserini vereceksen ver;
            onun ne ve nasıl olduğunu izaha yeltenme!.. Doğrudan doğruya eserinle meydana çık ve tesirinle kendi-
            ni göster! Eğer bal, onu yapan arının tarifesine muhtaç olsaydı, yenir yutulur bir nesne olmaktan çıkardı.
                    Doğrudur. Ama bu doğru da tarife muhtaç... Bu sebepledir ki, his ve lezzet plânına geçmeden
            ahçılık sanatından bir nebzecik bahsetmeyi uygun görüyor ve balını anlatmaya kalkan ukala arının vazi-
            yetine düşmekten korkmuyorum. Üstelik bu bir nebzecik bahsi ayrı bir takdim şeklinde vermiyorum da
            eserime onunla başlıyorum.

                                           Necip Fazıl Kısakürek, Kafa Kâğıdı, Büyük Doğu Yayıncılık, İstanbul, 2013.





                                                                                                    29
   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34   35