Page 3 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | 2.Ünite
P. 3
Hikâye
KAMYON
Kamyon, Zincirli Han’ın dar ve basık kapısından, yan duvarlara sürtünüp sı-
1. Metin vaları dökerek ve üzerine bağlanmış sepetlerle çuvalları dört tarafa fırlatarak
ıkına sıkına çıktı. Şoför bir eliyle direksiyona yapışmış, dört metre genişliğindeki
sokağın karşı tarafındaki berber dükkânlarına girmeden sola manevra yapabil-
meye uğraşıyor, öteki eliyle de ağzına peynirli pide tıkıyordu. Toz, çamur, ben-
zin, makine yağı tabakalarının altında elbisesinin ve yüzünün rengi pek belli
olmayan şoför yamağı arka tarafta durmuş, iki yana koşarak şoföre:
“İleri!.. Geri!.. Yana!..” diye işaretler veriyor, bir taraftan da soğan ekmek tıkınıyordu. Kamyon, için-
deki yirmi iki müşterisiyle beraber sokağa çıkıp biraz ilerledikten sonra durdu. Uzaktan doğru koşup
gelen bir çocukla, otomobilde heybesini bacaklarının arasına almış değirmi sakallı birisi fiskos edip
konuşmaya başladılar. Ara sıra duyulan “Buğday, veresiye defteri, şinik, sekiz metre kara dimi...” gibi
sözlerden, İzmir’e giden manifaturacının, oğluna, dükkân idaresi ve köylülerle veresiye muamelesinin
şekli hakkında son talimatı verdiği anlaşılıyordu. İkide birde sabırsızlıkla arkasına dönüp bakan şoföre
şöyle bir başını çevirip:
“Dur azıcık... patlamadın a!..” diyor; sonra gözlerini müşterilerde de gezdirerek sözünün yalnız
şoföre değil, başka sabırsızlananlar varsa onlara da dokunur olduğunu anlatmak istiyordu.
Bu sırada, sırtında eski bir heybe ile çok genç bir köylü otomobile yaklaştı; tereddüt eder gibi bir
müddet şoföre baktıktan sonra:
“İzmir’e mi?” diye sordu.
“Oraya!..”
“Beni de alır mısınız?”
“Yer yok!..”
Delikanlı hemen arkasını döndü, uzaklaşmaya başladı. Fakat şoförün penceresine dayanarak ona
birtakım şeyler havale eden esmer, uzun boylu, sırım gibi incelmiş boyunbağlı birisi arkasından ba-
ğırdı:
“Gel buraya! Hey... Delikanlı!..”
35