Page 7 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 7

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI                                           9






                  Herkes misafirler için hazırlanan sofradan bir iki bisküvi, bir sandviç alır, ayak üstünde acele acele
               yerdi. Biraz sonra davetliler birer birer sökün etmeye başlayınca Hayriye Hanım eteklerini toplayarak,
               kollarını sıvayarak mutfaktaki büfecilik vazifesine kapanır, Ali Rıza Bey aşağıdaki gürültüleri mümkün
               olduğu kadar az işitmek için kolunda bir kitap, elinde bir mum ile tavan arasına çıkardı.
                  Gramofon bütün gece çalar, çılgın kahkahalar, çığlık çığlığa boğuşmalar içinde durmadan dans
               edilir, temelinden sarsılıyor gibi olan evin harap tavanlarından tozlar yağardı...
                  Ekseriya oturduğu yerde sönen mumun önünde uyuyup kalan Ali Rıza Bey, ilk sabah ışıkları içinde
               gözlerini açtığı vakit, evi hâlâ bu gürültüler içinde sarsılıyor bulurdu.
                  Ailenin misafirliğe gittiği gecelere gelince, o vakit de yine bitip tükenmez hazırlıklar sebebiyle
               akşam yemeklerine vakit kalmazdı. Kızlar, yengeleriyle beraber saatlerce sökük dikerler, bozulmuş
               elbise parçalarından uydurma süsler hazırlarlar, vücutlarının görünecek yerlerini kolonya ile silerler,
               ayna karşısında kantocu kızlar gibi boyanırlardı.
                  Küçük, büyük evin bütün insanlarına arız olan titizlik ve hırçınlık Ali Rıza Bey’e de sirayet ediyor
               gibiydi.
                  İhtiyar adam bazen kızıp köpürüyor, bu rezaletlere tahammül edemeyeceğini bağıra bağıra söyle-
               meye başlıyordu. O vakit Hayriye Hanım, nerede ise koşup yetişiyor:

                  “Ali Rıza Bey çıldırıyor musun? Ne yapalım şimdi böyle geçiyor... Kızlara koca bulmak lazım... Eve
               kapatılmış bir kızı bu zamanda kimse arayıp sormuyor... Bu yaptıklarımız sırf onlara hayırlı bir kısmet
               bulmak için... Çocuklarına hanlar hamamlar mı yaptın, bırak biçareler de başlarının çarelerine baksın-
               lar...” diye çıkışıyordu. Görünüşte Şevket de bu fikirde idi:
                  — Baba, hayat değişmiş, diyordu. Emin ol ki bu eğlencelerde zannettiğin kadar korkulacak bir
               şey yok... Şimdi bütün dünya böyle... Ne yapalım... Asrın icabatına uymaya mecburuz... Sen başka bir
               zamanın adamı olduğun için bunların ne kadar tabii ve zaruri şeyler olduğunu görmüyorsun.
                  Ali Rıza Bey evvelâ şaşırdı, oğlunun da öteki çocukları gibi değiştiğine, bozulduğuna hükmetti.
               Fakat biraz sonra anladı ki Şevket yine eski Şevket’tir.
                  Onun fikirlerinde ve duygularında hiçbir şey değişmemiştir. Bu gidişten o da memnun değil, ne bu
               yaşayış tarzını, ne evlerine girip çıkan insanları, o da beğenmiyor; fakat ne çare ki iş çığrından çıkmış,
               karısına olan zaafı yüzünden yahut daha başka sebeplerden kendini bir kere bu korkunç akıntıya
               kaptırmıştır; bu müdafaalar bu zaafa bir mazeret göstermekten başka bir şey için değildir.
                  Oğlunun söz söylerken aldığı suçlu ve me’yus tavır da bunu göstermiyor mu idi? Evet, Şevket yine
               eski Şevket’ti. Bu olan şeyleri ne bu zaman ne de hiçbir zaman tabii ve zaruri bulmuyordu. Ne yapsın
               ki ok yaydan çıkmıştı.
                  Ali Rıza Bey bunu anladıktan sonra oğluna daha çok acımaya başladı.

                  Çocuğun günden güne süzüldüğü ve eridiği görülüyordu. Bu öldürücü eğlence gecelerinden
               sonra çok kere yatmadan çantasını alarak sokağa çıkıyor, akşamlara kadar kim bilir nerelerde ne şe-
               kilde didişip uğraşıyor, ortalık karardıktan sonra yorgunluktan bitmiş bir halde eve dönüyordu. Fa-
               kat onun yatağa girecek derecede hasta olduğunu kimse görüp anlamıyor, karısıyla bir rahat yemek
               yemesine bile meydan vermeden önlerine katıp yine gece eğlencelerine sürüklüyorlardı. İdare hâlâ
               Hayriye Hanım’da idi. Fakat kadıncağız artık ipin ucunu iyiden iyiye kaçırmıştı. Evde su gibi para sarf





                                                                                                           5
   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12