Page 9 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 9

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI                                           9






               olanlar olmazdı. Belki müteessir olacaksın ama göz önünde olan bir hakikati saklamaya hacet yok...
               Bu gidiş iyi bir gidiş değil... Doludizgin bir uçuruma doğru gidiyoruz... Baktım kimseden imdat yok...
               Ben bari kendimi kurtarayım, dedim. Onun için “Niye bu kız bir kere sormadan böyle iş tutmuş?” diye
               kızarsan haksızlık olur...

                  Ali Rıza Bey bir sandığın kenarına oturmuş, artık bir tek siyah saç kalmamacasına ağarmış başını
               elleri içine almıştı:
                  — Hakkın var Fikret, dedi, bunlara hep ben sebep oldum çocuğum.
                  Baba-kız bir zaman düşünceler içinde karşı karşıya oturdular. Sonra Ali Rıza Bey sualler sormaya
               başladı:

                  — Evleneceğin adam bari iyi bir adam mı Fikret?
                  — Tahsin Bey isminde ellilik bir adam...

                  — Senin için fazla yaşlı değil mi?
                  — Benim gibi bir insana çok bile...

                  — Ne iş ile meşgul?
                  — Adapazarı’nda bağı bahçesi varmış, hali vakti yerinde bir adammış...

                  — Seni oraya mı götürecek?
                  — Asıl bunun için istiyorum ya...
                  — Şimdiye kadar evlenmemiş mi?

                  — Karısı geçen sene ölmüş... Üç çocuğu varmış...
                  — Nasıl bir adam acaba?

                  — Fena değil diyorlar... Ben kendi hesabıma resmini bile görmek istemedim.
                  — Ya beğenmezsen?

                  — Beni bu cehennemden kurtaracak adam kim olursa olsun kabul etmeye razıyım.
                  — Seni vasıta ile mi istedi?

                  Fikret kesik bir sinir kahkahasıyla:
                  — Tabii uzaktan methimizi işiterek “aman şu bulunmaz Hint kumaşını bana isteyin,” diye görücü
               göndermedi. Bu adam komşumuz Neyyir Hanım’ın akrabası oluyormuş... Bu adam geçenlerde İstan-
               bul’a gelmiş... “Karımın ölümünden sonra ev altüst oldu. Çocuklarıma analık etmeye razı iyi bir kızca-
               ğız bulursam evleneceğim,” demiş. Hiç tereddüt etmeden: “Beni alsın,” dedim. Mektup yazdılar; dün
               cevap gelmiş... İki haftaya kadar Adapazarı’na gideceğim.

                  Fikret titiz, acı bir tavırla bu izahatı verirken Ali Rıza Bey küçük yaşlarından beri kurduğu hülyaları
               düşünüyordu. Kendini zaptedemeyerek:

                  — Vah zavallı çocuğum, dedi...
                  Genç kız haşin bir tavırla başını kaldırdı, gözlerinde vahşi bir kinle:






                                                                                                           7
   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14