Page 13 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | 6.Ünite
P. 13
Roman
Nuran, dostunun bir tarafını keşfetmiş gibi ona bakıyordu. Genç adamdan biraz şüphe, hattâ istih-
faf, inkâr gibi şeyler bekliyordu. Halbuki Mümtaz çok başka dille konuşuyordu.
Mümtaz kendisini anlatmak ihtiyacını duydu.
— Bilmem, tam dindar mıyım? Herhalde şu anda dünyaya çok bağlıyım. Fakat ne Allah ile kulunun
arasına girmek isterim, ne de insan ruhunun büyüklüğünden, imkânlarından şüphe ederim. Kaldı ki
bunlar millî hayatın kökleridir. Bak, kaç gündür İstanbul’da, Üsküdar’da geziyoruz, sen Süleymani-
ye’de doğmuşsun, ben Aksaray’la Şehzade arasında küçük bir mahallede doğdum. Hepsinin insanla-
rını, içinde yaşadıkları şartları biliyoruz. Hepsi bir medeniyet çöküntüsünün yetimleridir. Bu insanla-
ra yeni hayat şekilleri hazırlamadan evvel, onlara hayata tahammül etmek kudretini veren eskilerini
bozmak neye yarar. Büyük ihtilâller bunu çok tecrübe etti. Netice olarak insanı çıplak bırakmaktan
başka bir şeye yaramadı. Bırak ki her yerde, en zengin ve müreffeh cemaatlerde bile, hayat bir yığın
artıklarla, yarı yolda kalmışlarla doludur. Sünbül Sinan ve benzerleri bunların yardımcısıdır... Şu ihtiyar
kadına bak...
Yolun ucundan âdeta iki kat geliyordu. Elindeki değnekle, baston arasında bir şeye dayanıyordu.
Zayıf, mecalsiz adımlarla türbeye yaklaştı. Dua etti, dişsiz ağzı bir şeyler mırıldandı; iki eliyle parmak-
lığa asıldı ve orada bir müddet kaldı. Camiin önünden her yaptığını görebiliyorlardı. Ne kadar sefil
giyinmişti. Üstünde her şey parça parça idi.
— Kim bilir, nesi vardır? Sünbül Sinan şimdi onun ruhunda konuşuyor, ona büyük sükûnetler
vaadediyor. Hiçbir şey yapamazsa, hayattan öteyi onun için süslüyor. Herşeyi bırak, bu insan ıztırabı,
iltica ve ümitsizlik burayı kutsîleştirmeğe kâfi gelmez mi sanırsın?
Dönüp camiin önüne geldiği zaman, kadının kısık gözlerinde, harap yüzünde ümide benzer bir
şey parıldıyordu. Orada da durup biraz dua etti.
İlerleyen günlerde Mümtaz’la Nuran’ın ilişkilerinin önünde birtakım engeller ortaya çıkar. Nu-
ran’ın kızının olumsuz tavrı ve yakın çevredeki bazı insanların yaptıkları, Nuran’la Mümtaz’ın arası-
na soğukluk girmesine ve artık daha az görüşmelerine neden olur. Ancak bu durum uzun sürmez.
Yeniden bir araya gelir ve evlenmeye karar verirler. Bu arada Mümtaz’la öteden beri çatışan, ha-
yata hep kötümser yaklaşan, sorumluluk duygusu taşımayan bir kişilik olan Suat, yıllardır sevdiği
Nuran’a bir aşk mektubu yazar. Amacı onların ilişkisini bozmaktır. Mektupla amacına ulaşamayan
Suat, Mümtaz’la Nuran’ın evlenmek üzere olduklarını anlayınca onların evlendikten sonra yaşa-
yacakları evde hayatına son verir. Bu olay üzerine Nuran, aralarına bir ölümün girdiğini söyleye-
rek Mümtaz’la evlenmekten vazgeçer ve eski kocası Fahir’e döner. Geriye dönüşlerle anlatılan
bu olaylardan sonra roman bir yıl sonraya, güncel zamana döner. İstanbul’un tüm sokaklarında
167