Page 19 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | 6.Ünite
P. 19

Roman



                  Murtaza hâlâ sinirliydi. Fen Müdürü’nün masasına önemle sokuldu, onu gözden geçirdikten son-
               ra, ”Gezdim,” dedi.

                  “Nasıl buldun?”
                  Masaya az daha sokulan Murtaza, başını esefle salladı:

                  “Nafile...”
                  “Neden?”

                  “Disiplinden yana nafile amirim.”
                  “Demek disiplinden yana nafile? Peki, ne yapalım? Nasıl bir disiplin tatbik edelim ki işlerimiz yolu-
               na girsin?”
                  Masadan gerileyen Murtaza, derin bir soluk aldı. Ak pak olmuş kalın kaşlarını oynattı. Gözlerini Fen
               Müdürü’nün arkasındaki takvime dikti, tavana kaldırdı:

                  “Lazım çok sıkı disiplin.”
                  “Mesela?”
                  “Mesela,” diye mırıldandı. Birden, az önceki ustaları hatırlamıştı:

                  “Demin huzurunuzdaki ameleler müdürüm...”
                  “Hangi ameleler?”

                  “Az önce konuşurlardı huzurunuzda laubali ahvallerle...”
                  Fen Müdürü anlamıştı, güldü:

                  “Onlar amele değil, usta onlar.”
                  “Usta mı?”

                  “Usta tabii...”
                  “Demek ustaydılar? Daha kötü amirim.”
                  “Neden?”

                  “Bir usta demek, bir amir demek. Lazım göstermek terbiye, olmak numune vatandaş etrafına. Ne-
               deen? Çünkü ameleler alacaklar ders ustalarından. Öğrenecekler nedir terbiye, hem da zaptı rapt.
               Olursa bir usta laubali, bilmez ise nedir vazife bir sırasında disiplin, gelmez amelelerin akılları başla-
               rına.”

                  Fen Müdürü hiçbir şey anlamadığı halde:
                  “Doğru.”

                  “Sonra müdürüm, isterim fabrikada bir kurs.”
                  Fen Müdürü hayretle baktı:
                  “Kurs mu? Ne kursu?”

                  “Lazım ustalara, hem da amelelere... haçan dolaştım fabrika içlerini, gördüm, ettim tedkik her bir
               şeyleri mahallinde. Lakin beyenmedim disiplinden yana.”
                  “?..”

                  “Alalım ele bizim arkadaş Nuh’u. Gördük ambarda meymur beyler, toplaşmışlar, vermişler kafa ka-
               faya, görüşürler şüphesiz çok mühim müzakereler. Derhal toparlandım, aldım esas vaziyetimi, verdim
               selamımı. Lakin Kontrol Nuh edemez bu incelikleri izan. (...)





                                                                                                            173
   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24