Page 25 - TÜRK SANAT MÜZİĞİ KORO 10
P. 25
Okuma Metni
Riyaset-i Cumhur Mûsikî Heyeti Şefi Hâfız Yaşar Okur’un hatıralarından:
“1929 yazının mehtaplı bir gecesiydi. Ankara’dan henüz teşrif buyuran Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’nda hususî bir
ziyafet veriyordu. Sofra, denize karşı balkonda kurulmuştu.
İstanbul’un mümtaz simaları ve aileleri bulunmakta idi. Ben alt katta Yaveran Dairesi’nde oturmakta iken Nesib
Efendi geldi:
-Sizi Atatürk istiyor.
Kalktım gittim. Beni gören Atatürk köşedeki koltuğa oturdu, bana da yanında bir yer gösterdi.
-Yaşar Bey, bu akşam Safiye Hanım’la Deniz Kızı Eftalya gelecekler. Haberleri olmadan bu ikisini imtihan edece-
ğiz, seni de mümeyyizlere (ayırtman) reis seçtim.
Saat sekiz buçuğa doğru misafirler gelmeye başladı. Davetliler arasında Tanburî Selâhaddin Pınar ve Kemânî Nubar
Beyler de bulunmakta idi. Balkonda sofraya oturuldu. Boğaz, sularına bir başka letafet (güzellik) vermişti. Her taraf pırıl
pırıldı. Hava da pek sıcak değildi. Atatürk’ün emirleriyle Nihavend faslına başladık.
Üç şarkı okuduktan sonra salondan gelmekte olan Safiye Hanım ve Denizkızı Eftalya gayet güzel bir tuvalet giy-
mişler, balkona geldiler ve Atatürk’ün ellerini öperek gösterdiği yere oturdular. Atatürk büyük bir nezaket ve iltifatla ‘Hoş
geldiniz’ dedi.
…Atatürk, Tanburî Selâhaddin Pınar’dan bir taksim istedi, Selâhaddin Pınar güzel bir taksim yaptı. Taksimin hita-
mında ‘Dil seni sevmiyeni sevmede lezzet mi olur’ şarkısı okundu ve Atatürk’ün işareti üzerine fasla nihayet verildi. Atatürk
bir mûsikî bahsi açtı, bu bahis bir çeyrek saat sürdü.
Atatürk, Safiye Hanım’a hitaben ‘Söz sizindir! En çok sevdiğiniz şarkılardan birisini okuyunuz’ diye emretti.
Bunun üzerine Safiye Hanım ayağa kalktı. Evvelden hazırlanmış olduğu Segâh makamından ve Atatürk’ün sevdiği ‘Sun da
içsin yâr elinden âşıkınpeymâneyi’ şarkısını usulü dairesinde gayet güzel okudu. Atatürk Safiye Hanım’ı alkışladı ve Safiye
Hanım, Atatürk’ün emriyle yerlerine oturdu.
'Buyurun sıra sizde!' diye Denizkızı Eftalya’yı kaldırdı. O da, davete birlikte gelmiş olduğu Bay Kemânî Sadi’nin
refakatiyle Mahur makamından İsmail Dede’nin bestesi olan ‘Ey gonca dehenhâr-ı elem cânıma geçti’ bestesini okudu.
Atatürk, Safiye Hanım’a yaptığı gibi Eftalya’yı da aynı takdirkâr hareketle alkışladı ve Eftalya yerine oturdu.
Biraz sonra sofradan kalkan Atatürk salona geçti. Nuri Conker, Cevat Abbas ve Tahsin Beyler ile beni de yanına
çağırdı. Durup dururken sofradan kalkılıp sessizce salonda toplanış, tabiî sofradaki misafirlerin dikkat nazarını çekerek me-
rakını mucip olduysa da (ilgisini çekmek) kimse işin aslını bilemiyordu. Atatürk salonda oturduğu koltukta evvelâ bana hitap
etti:
-Yaşar Bey, bu iki sanatkârı bu akşam imtihan ediyoruz. Siz de imtihan heyetinin reisisiniz. Şimdi hisse kapılmadan
fikrinizi izah ediniz. İkisini de dinlediniz, hükmünüz nedir?
Benim cevap vermeme meydan bırakmadan Nuri Conker:
-Hayır, öyle olmaz… Madem ki imtihandır, kanaatler rey pusulasiyle izhar (göstermek) edilsin. Reylerimizi verelim,
hangisi fazla rey alırsa o kazanır teklifinde bulundu.
Atatürk; çok samimi gençlik arkadaşı olan Nuri Conker’in her türlü şakalarını olduğu gibi, bu çeşit müdahalelerini
de daima gülerek karşılamak itiyadında (alışkanlık) olduğundan, ‘Peki, öyle yapalım’ diyerek teklifini kabul etti. Bir kâğıt
beşe bölünerek rey pusulaları dağıtılırken Atatürk fikrimi öğrenmek ister gibi bana bakarak göz kırpıyordu. Hiç sesimi çıkar-
madan pusulama Safiye Hanım’ın adını yazdım verdim. Reyler toplandı, birer birer okunurken bir de baktım ki Atatürk ile
benden başka Safiye Hanım’a rey veren yok. Ötekilerin üçü de reylerini Denizkızı Eftalya’ya vermişler.
Nuri Conker ‘Bir yanlışlık oldu Paşam! En isabetli reyi veren sizsiniz, biz de sizi takip ediyoruz, reylerimizi sizin-
kine katıyoruz’ dedi. Bunun üzerine Atatürk bir lâhza (an) düşünerek mütalâamı sordu:
-Sevgili Atam, her iki sanatkâr da okuyuşlarında cidden muvaffak oldular fakat Safiye Hanım’ın sesinin imtidâdı
(uzayıp gitmek) ve hazin nağmeleri, hele usule, zemine ve mevzua üstâdâne bir şekilde riayetkârlığı kabil-i inkâr (inkâr edi-
lemez) değildir. Bu sebeple Safiye Hanım’ın tefevvuk ettiği (üstün gelmek) kanaatindeyim.
Atatürk de bu mütalâama iştirak etti, ‘Evet, doğrudur, öyle… Safiye başkadır’ dedi ve balkona döndü. Sofradakilerin
meraklı bakışları ortasında biz de yerlerimize oturduk, faslın çalınmasını emretti, muhtelif makamlardan şarkılar okuduk.
Güneş doğuncaya kadar devam eden sofra sohbeti ve fasıl esnasında hiç kimse merakını tatmin edemedi. Bu imtihan neticesi
Atatürk ile bizim dördümüz arasında bir sır kaldı, imtihan heyetinin ben fâniden başkaları da rahmet-i rahmana kavuşmuş
olduklarından, zannediyorum ki Safiye Hanım da kendine taallûk eden bu imtihana ancak şimdi vâkıf oluyorlar.”
Murat Bardakçı
Safiye
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2018
(s. 112, 113, 114.)
İnsanda Ses Sistemi, Ses Eğitimi Uygulamaları ve Koro Kültürü İnsanda Ses Sistemi, Ses Eğitimi Uygulamaları ve Koro Kültürü 23