Page 138 - THM TEORİ VE UYGULAMASI 11
P. 138

Okuma Parçası




                                                     ÂŞIKLIK GELENEĞİ

                     Anadolu’nun kültürel belleğinin yanı sıra kültürel çeşitlilik ve zenginliğinin de önemli bir ifade-
                 si olan âşıklık geleneği; yüzyılların deneyimlerinden süzülerek biçimlenmiş ve şiiri, müziği, hikâye
                 anlatımını içeren çok yönlü bir sanattır. Kendine özgü geleneği ve icrası olan âşıklık geleneğinin en
                 önemli niteliği; döneminin yaşayışını ve hayata bakış tarzını, etik ve estetik değerlerini yansıtarak
                 geniş halk kitlelerine hitap edebilmesidir.
                     Geleneğe uygun bir biçimde şiir söyleyebilen, karşılıklı atışma yapabilen, hikâye anlatabilen ve
                 icralarını çoğunlukla saz eşliğinde gerçekleştiren sanatçılara “âşık”; bu söyleme biçimine “âşıklık/
                 âşıklama” denmektedir. Bu sanatın temsilcileri, usta âşıkların yanında uzun yıllar çıraklık yaparak
                 yetişmektedir. Âşıklar hem manzum hem de manzum-mensur eserlerle edebiyatımızda âşık tarzı adı
                 verilen kendilerine has bir üslup oluşturmuştur.
                     Âşıklık geleneğinin kökeni konusunda çeşitli görüşler bulunmakla birlikte genel kabul, âşıklığın
                 ozan-baksı  edebiyatı  olarak  adlandırılan Türk  destan  anlatım  geleneğine  dayandığı  ve Türklerin
                 İslamiyet’i kabul etmesinden sonra ortaya çıkan tasavvuf  düşünce ile Selçuklu-Osmanlı yaşam bi-
                 çiminin bu geleneği şekillendirdiği yönündedir. Âşık, güzellikleri övdüğü ve acıları dramatik bir dille
                 vurguladığı kendi deyişlerini veya ustalarının deyişlerini yöresel ezgilerle saz eşliğinde söyler. Âşık-
                 lar tarafından söylenen şiir ve hikâyeler; sevgiliye duyulan özlemi, ilahi aşkı, kahramanlık hikâyelerini
                 ve döneminin toplumsal sorunlarını konu edinir.  Anadolu insanının dünya görüşü, ahlaki ve estetik
                 anlayışı; âşıkların şiirlerinde ifade edilir. Âşık repertuvarı; geçmişten günümüze anonim bir şekilde
                 aktarılan,  aynı  biçimsel  özellikleri  taşıyan  âşıklık  edebiyatının  şiir,  söyleyiş  ve  icra  tarzlarıdır.  Bu
                 tarzlar, bölgelere ve yörelere göre farklı özellikler taşıyabilmekte ve farklı isimlerle anılabilmektedir.
                 Atışma, lebdeğmez, muamma asma, varsağı, taşlama, kalenderi, selis, deyiş, destan, divan, koşma,
                 tekellüm, mani, türkü, semai, satranç ve vezn-i ahar; âşık repertuvarının türlerindendir.
                     Âşık repertuvarının en bilinen türlerini atışma ve lebdeğmez oluşturur. Atışma, en az iki aşığın
                 dinleyici huzurunda karşı karşıya gelerek söyleştiği veya söyledikleri sözlerle birbirlerini alt etmeye
                 çalıştıkları bir tür yarışmadır. Lebdeğmez ise âşıkların ustalıklarını sergilemek için başvurdukları bir
                 atışma biçimidir. Bu tür, âşıkların dudaklarının arasına aldıkları bir toplu iğne eşliğinde “b, p, m, f, v”
                 gibi dudak ve diş-dudak seslerini kullanmadan şiir söylemeleri esasına dayanır.  Âşıklar sanatlarını
                 icra ederken yörelere göre değişiklik göstermekle birlikte “âşık fasılları” adı verilen belirli bir silsileyi
                 gözetir.  Merhabalaşma;  âşıkların  seyircileri  selamladığı,  “hoşgeldiniz”,  “merhaba”,  “safa  geldiniz”
                 gibi redif ere bağlı deyişler söylediği giriş bölümüdür. Hatırlatma; usta âşıklardan deyişlerin okundu-
                 ğu bölümdür. Tekellüm; icranın en geniş ve en çok beceri isteyen bölümü olup daha çok iki âşık ile
                 yapılmaktadır. Bu bölümde âşıklar hünerlerini sergileyerek üstünlüklerini ortaya koyma gayreti içinde
                 birbirlerini taşlayarak yarışır.
                     Âşıklık geleneği içerisinde güçlü bir yere sahip olan usta-çırak ilişkisi; geçmişten günümüze
                 kadar yaşayan âşıklar arasında bilgi, görgü ve tecrübe iletimini sağlayan bir köprü vazifesi görmek-
                 tedir. Karacaoğlan, Köroğlu, Kazak Abdal, Pir Sultan Abdal, Ercişli Emrah, Gevheri, Âşık Ömer, Kul
                 Himmet, Dadaloğlu, Dertli, Ruhsati, Bayburtlu Zihni, Âşık Şenlik, Âşık Sümmani, Âşık Veysel, Da-
                 vut Sulari, Âşık Murat Çobanoğlu ve Âşık Yaşar Reyhani; bu geleneğin değerli temsilcilerindendir.
                 Âşıklık geleneğinin temsilcilerinin isimleri cadde, sokak ve okullara verilerek gelenek taşıyıcılarının
                 isimleri yaşatılmaya çalışılmaktadır. Sözlü anlatım geleneği ile kuşaktan kuşağa aktarılan âşıklık
                 geleneğine dair şiir ve hikâyeler günümüze kadar ulaşmıştır. Günümüz âşıkları; sanatlarını gelene-
                 ğin bugün canlı olduğu Orta ve Doğu Anadolu’da, genellikle âşık kahvehanelerinde icra etmektedir.
                 Âşık kahvehanelerinin dışında özellikle büyük kentlerde sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği âşık
                 bayramları ile yerel yönetimlerin düzenlediği festivaller yeni icra mekânları olarak öne çıkmaktadır.
                 Geleneğin geçmişten günümüze yaşayabilirliğini güvence altına almak amacıyla 1986 yılında Kültür
                 Bakanlığı bünyesinde oluşturulan “Yaşayan Halk Şairleri” veri tabanına 795 âşık kayıtlıdır.
                     Âşıklık Geleneği, 2009 yılı itibarıyla “UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Tem-
                 silî Listesi”ne kayıtlıdır.



                     Kültür ve Turizm Bakanlığının http://aregem.kulturturizm.gov.tr adresinden, “Aşıklık Geleneği” adlı yazıdan alınmıştır.






                                                             137
   133   134   135   136   137   138   139   140   141   142   143