Page 11 - THM TEORİ VE UYGULAMASI 12
P. 11

KİTABIN TANITIMI




                                                                     1.
                                                                  ÜNİTE

                                                                 DİNÎ TÜRLER



                                                                                   Ünite  kapaklarını  gösteren
                                                                                   sayfalardır.




                          KAVRAMLAR                          ÜNİTE KONULARI
                           1.    İLAHİ                1.1.  İLAHİ
                           2.    NEFES                1.2.  SEMAH
                           3.    SAVT
                           4.    GÜLBANG
                           5.    SEMAH
                           6.    DEYİŞ (DEME)
                           7.    TASAVVUF
                           8.    ALEVİ-BEKTAŞİ KÜLTÜRÜ
                           9.    AYİNİCEM

                   12                                                     13
                                                                                          Aşağıda verilen “Ali’nin Kılıcı Mezarın Taşı (Hz. Ali)” adlı ilahi türün-
                                                                                    1. UYGULAMA  deki eseri dinleyiniz.
                         HAZIRLIK ÇALIŞMALARI    Öğrencilerin ünite ile ilgili ön
                      1.  Türkiye’deki tasavvuf  halk müziği türlerinden bildiklerinizi söyleyiniz.
                      2.  Yaşadığınız coğraf  bölgedeki tasavvuf  halk müziği içinde yer alan dinsel müzik-
                       lerden bildiklerinizi söyleyiniz.  bilgilerini harekete geçirmeyi
                      3.  Türkiye’de tasavvuf  halk müziği içindeki dinsel müzik türleri ile yapılmış ezgilerin   ALİ'NİN KILICI MEZARIN TAŞI
                       hangilerini biliyorsunuz? Arkadaşlarınızla paylaşınız.                      Derleyen: Hüseyin YALTIRIK
                                                 amaçlayan bölümdür.               q  =110         Yöresi: Ödemiş-İzmir
                                                                                                   Kimden Alındığı: Osman KALAY
                                                                                    %
                                                                                   4 Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï
                                                                                  & ' 4         Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï  . .
                                                                                  3    Ï  Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï  ä Ï Ï Ï Ï  Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï
                      .  GİRİŞ                                                    & ' ä  Ï Ï Ï NİN  KI  LI  CI  ME ZA RIN  TA  ŞI
                                                                                     Lİ
                                                                                     A
                                                                                    YE ŞİL SAN  CA  ĞI  NI  AL MIŞ  E  Lİ  NE
                                                                                  5
                    DİNÎ/DİNSEL MÜZİK TÜRLERİ                                     & ' . .  Ï Ï  Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï  Ï  Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï  . .
                                                                                    Sİ  ĞİM  Sİ  ĞİM  A  KI  YOR AL  LAH  GÖ  ZÜ  MÜN  YA  ŞI
                    Bu bölümde işlenecek olan “dinî veya dinsel müzik” tanımlaması için “inançsal müzik” de denilmekte-  7  ÇE Kİ  LİP  Gİ  DER LER  AL  LAH  MAH ŞER  YE  Rİ  NE
                   dir. İnanç olgusu, bir toplumun sahip olduğu gelenek ve görenekler gibi kültürel öge niteliği taşır. İnsanoğlu   Ï  Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï  Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï
                   varoluşundan itibaren birtakım inanç ögeleri ile birlikte müziksel ögeleri de kullanmıştır. Eski Türk topluluk-  & ' ä Ï Ï Ï Ï  J  ä
                   larında İslamiyet öncesinde boy ve kavimleri yöneten; ölüm, doğum gibi törenleri, ayinleri yönlendiren “kam,
                   baksı, ozan” adı verilen toplumsal danışmanlar bulunmaktaydı. Gökte “gök tanrı” yer altında “yer tanrı”   HA SAN İ  LE HÜ  SE  YİN  EV  Lİ  YA  BA  ŞI
                   olmak üzere ikili tanrı inancına sahip bu toplumsal danışmanlar, törenleri yönetirken davulu kullanarak ilk   SI RAT  TAN  GE  ÇER  LER  CEN  NET  E  Vİ  NE
                   dinsel müzik uygulamalarını başlatmışlardır ve ilk “dinsel müzik türleri” bu şekilde oluşmuştur.   9
                    İslamiyet’i kabul ettikten sonra Türklerin dinsel müzik gelenekleri farklılaşmıştır. “İlahi” başta olmak   & ' . .  Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï  Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï  Ï  Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï
                   üzere birçok tür bugün de seslendirilmektedir.
                    İslamiyet’in doğuşundan kısa bir süre sonra ortaya çıkmış olan “tasavvuf” özellikle tarikatlar ve tekke-  NE  O  LA  BİR  KEZ  GÖ REY  DİM AL  LAH  HAZ  RE Tİ A  Lİ  Yİ
                   ler aracılığıyla İslam dünyasındaki etkisi yüzyıllar boyu sürmüş bir düşünce ve inanç sistemidir. Tasavvuf;   Türkülerin yer aldığı  "  "  "  "  "  "  "  "  "  "  "  "  "  "  "  "
                   şeriatın emir ve yasaklarını yumuşatmaya, Allah’a sevgiyle varmaya yönelik bir sistem olup Müslüman mil-  11  %
                   letlerin edebiyatlarında kalıcı izler bırakmıştır. “Tasavvuf” sözcüğünün kökü “suf ” sözcüğüdür. Allah’a ulaş-  & ' Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï  Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï  Ï  Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï Ï  . .
                   maya çalışanların, bunu amaç edinenlerin izledikleri yol anlamında olup bu kişilere de mutasavvıf denmiştir.
                   İslamiyet’e ait bir terim olan tasavvufun Batı dillerindeki karşılığı “mysticism”dir (mistisizm).  sayfalardır. Bu sayfalar uygula-
                    Tasavvufun temeli evrende tek bir varlığın bulunduğu, o tek varlığın dışındaki diğer varlıkların onun   TAN "  RI "  NIN "  ARS "  LA "  NI "  AL "  LAH "  CÖ "  MERT VE Lİ "  "  Yİ "
                                                                                                "
                   yeryüzündeki yansıması olduğu görüşüne dayanır. O tek varlık Allah’tır. Görünen her şey, tek varlık olan
                   Allah’ın türlü görüntüleridir ve Allah’ın anlaşılıp bilinmesi için vardır. Buna “vahdet-i vücut” görüşü denir. Asıl
                                                                                                 2
                                                                                       1
                   amacı kendini tanımak olan ve Allah’a ulaşmak olan tasavvuf düşüncesinde en önemli hedef, kâmil insan   ma kapsamı içinde verilmiştir.  ALİ'NİN KILICI MEZARIN TAŞI  YEŞİL SANCAĞINI ALMIŞ ELİNE
                   olmaktır. Bu düşünce, Yunus’un şu dizelerinde en güzel şekilde anlatılmıştır:  SİĞİM SİĞİM AKIYOR (ALLAH) GÖZÜMÜN  ÇEKİLİP GİDERLER ( ALLAH) MAHŞER YERİNE
                                                                                    YAŞI      SIRAT'TAN GEÇERLER CENNET EVİNE
                    İlim ilim bilmektir                                             HASAN İLE HÜSEYİN EVLİYA BAŞI
                    İlim kendini bilmektir
                    Sen kendini bilmezsen
                    Bu nice okumaktır                                                       (Bağlantı)
                                                                                        NE OLA BİR KEZ GÖREYDİM (ALLAH) HAZRETİ ALİ'Yİ
                    Türk müziğinde başlıca iki geleneksel ve dinsel müzik türü şöyledir.  TANRI'NIN ARSLANI ( ALLAH) CÖMERT VELİYİ
                   1.  Tasavvuf  Türk halk müziği
                   2.  Tasavvuf  Türk sanat müziği
                   14                                                            18
                                                                                            OKUMA METNİ
                     1.2.  SEMAH
                                                                                            ATATÜRK VE DİN
                    Alevi ve Bektaşiler tarafından inançları gereği cemlerde icra edilen semah; hizmet sahipleri olan zakir-  Atatürk;  inanç  dünyasını,  insanların  özgür  iradeleriyle  seçip  benimseyecekleri  bir
                   lerin çaldığı, saz eşliğinde söylenen sözlerle müziğin ritmine uyarak mistik ve estetik hareketler ile Allah’a   alan olarak kabul etmiştir. Din özgürlüğü anayasal güvenceye alınmış, her dine özgürlük
                   ulaşma yoludur. Alevi-Bektaşi inancını ve değer yargılarını içermesi, türü belirleyen sözel ögedir. Üç bölmeli   tanınmış, ibadethaneler herkese açılmış, ibadet bireylerin inançlarının gereğine uygun
                   semahta allegro bölmesi, sözlerde “şah beyit” olarak adlandırılan saz şairinin ya da bir Alevi büyüğünün   olarak her çeşit dış etkenden korunmuş ve serbest bırakılmıştır. Bu sebeple Atatürk,
                   adının geçtiği dörtlüğün ezgilendirilmesiyle oluşturulur.        laikliği sadece uygar ve çağdaş bir toplum yaşamının değil aynı zamanda gerçek bir din
                    Türkiye coğrafyasının genelinde canlı bir biçimde yaşayan semah, uygulayıcıları ve taşıyıcıları olan   anlayışının gereği olarak da görmüş ve benimsemiştir.
                   Alevi-Bektaşi toplulukların yaşadıkları coğraf  bölgelere göre “samah, semağ, zamah, zemah” gibi farklı   “Laiklik yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vic-
                   isimlerle anılır. Bölgelere göre semahların müzik ve ritim yapısı açısından farklı örnekleri ile karşılaşmak   dan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir… Türkiye Cumhuriyeti’nde her yetişkin, dinini
                   mümkündür. Aynı isimle icra edilen semahlarda dahi ezgi ve söz yapısında farklılıkların bulunması semah   seçmekte hür olduğu gibi belirli bir dinin merasimi de serbesttir.”
                   kültürünün zenginliğinin bir göstergesidir.   Ünite bölümleridir.
                    Semahlar; on iki hizmetin yürütüldüğü cem ritüellerinde, “inanç” bağlamında icra edilen “içeri semah-  “Vicdan hürriyeti mutlak ve taarruz edilmez, ferdin tabii haklarının en mühimlerinden
                   ları/tarikat semahları” olarak anılmaktadır. Ayrıca “on iki hizmet” dışında genç kuşaklara semah kültürünü   tanınmalıdır.”
                   benimsetmek ve öğretmek amacıyla semah disiplininden ayrılmadan icra edilenlere de “dışarı semahları/                       Mustafa Kemal ATATÜRK
                   avare semahları” adı verilmiştir (Görsel1.4).                     Atatürk’ün Kerbela Mersiyesi Hatırasından:
                    BİLGİ  NOTU  On İki Hizmet: Cem ibadeti sırasında on iki kişinin yerine getirdiği “mürşit, rehber,   la mersiyesini nasıl okuduğunu şöyle anlatmıştır:
                                                                                     Atatürk’ün emriyle Hafız Yaşar Okur, İran şahı merhum Pehlevi Hazretleri için Kerbe-
                          gözcü, çerağcı (delilci), zakir (âşık), ferraş (süpürgeci), sakka (ibrik-
                                                                                     “İran şahı Pehlevi, 1934’te Ata’mızı ziyarete gelmişti. İki kardeş milletin devlet reisleri
                          tar), kurbancı (sofracı), pervane, peyk (davetçi), iznikçi (meydancı),   birbirlerini çok sevmişti. Aralarında resmî protokolün sıkıcılığından uzak, kardeşcesine
                          bekçi gibi hizmetlere verilen addır.                      bir samimiyet havası esiyordu.
                                                                                     Gazi, Şah şeref ne Beylerbeyi Sarayı’nda bir ziyafet tertip etti. İki yüz kişilik davetli
                                                                                    arasında ben de vardım. Bir yanda Cumhurbaşkanlığı Orkestra Heyeti çalıyordu. Ata-
                                                                                    türk, Şah Hazretleri ile salonun yüksek bir locasında oturuyordu. Bir aralık, başyaver va-
                                                                                    sıtasıyla beni huzurlarına çağırdı. Şah Hazretlerine: ‘Benim hafızımdır.’ diye beni takdim
                                                                                    etti ve yanlarına oturttu. ‘Şah Hazretlerine Kerbela şehadetine ait bir mersiye okuyunuz.’
                                                                                    dedi. Emirleri üzerine mersiyeyi ısfahan makamında okudum:
                                                                                     ‘Ehl-i mahşer dest-i Hayder’den içerken Kevser’i
                                                                                     Sen susuzlukla şehit-i Kerbela’sın ya Hüseyin
                                                 Konuya yönelik okuma metin-         Kıl şefaat arife ceddim, Muhammed aşkına
                                                                                     Arsa-i mahşerde makbulü’r-recasın ya Hüseyin’
                                                                                     beyitlerini okurken Şah Hazretleri sağ elini göğsüne koymuş olduğu hâlde dinliyordu.
                                                 lerinin yer aldığı bölümdür.       Gözlerinin yaşardığına da şahit oldum, mersiye bitince Atatürk: ‘Nasıl efendim?’ diye
                                                                                    sordu. ‘Güzel okuyor mu benim hafızım?’
                                                                                     Pehlevi Hazretleri kendilerine has o Azeri şivesiyle: ‘Hub hub… Teşekkür ederim.’
                                                                                    diye mukabelede bulundu. Biraz istirahat ettikten sonra Gazi, bir de Farisi ayini okumak
                                                                                    için emir buyurdu. Farsça hüzzam ayinini okudum, arkasından yine Farsça bayati ayini
                                                                                    geçtim. Şah Hazretleri çok memnun oldu ve elimi sıkarak beni tebrik etti. Sonra Ata’m mi-
                                                                                    saf rine dönerek: ‘Bir de bizim Türk mevlidimiz vardır, dinlemek arzu eder misiniz?’ dedi.
                                                                                    Şahın gösterdiği arzu üzerine miraç bahsini yine bilhassa ısfahan makamında okudum.
                                                                                    Şah Hazretleri: ‘İlk defa Türkçe mevlit dinliyorum. Çok hoşuma gitti. Hafızınızı, müsaa-
                                                                                    de ederseniz inşallah İran’a bekliyorum.’ dedi. O gece Şah Hazretlerinin gösterdiği ilgi
                                                                                    üzerine mevlit şairi Süleyman Çelebi hakkında kendilerine malumat verdiler. Orkestra
                                                                                    terennüme başlarken yanlarından ayrıldım.”
                                                                                                             H. YAMAK’ın “Atatürk’ün Din Anlayışı” adlı kitabından düzenlenerek alınmıştır.

                              Görsel 1.4
                             Semah ritüelleri
                   28                                                             46
              10
   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16