Page 15 - THM TEORİ VE UYGULAMASI 12
P. 15

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI


                        1.  Türkiye’deki tasavvuf  halk müziği türlerinden bildiklerinizi söyleyiniz.
                        2.  Yaşadığınız coğraf  bölgedeki tasavvuf  halk müziği içinde yer alan dinsel müzik-
                            lerden bildiklerinizi söyleyiniz.
                        3.  Türkiye’de tasavvuf  halk müziği içindeki dinsel müzik türleri ile yapılmış ezgilerin
                            hangilerini biliyorsunuz? Arkadaşlarınızla paylaşınız.














                    1.1.          İLAHİ




                   Allah’a ait, Allah ile ilgili anlamlarına gelen ilahi; Allah’ı övmek ve ona yalvarmak için yazılan şiirlerdir.
                   İlahiler, cami müziği ilahileri ve tasavvuf müziği ilahileri olarak iki alt türü içerir. Tasavvuf  halk müziği
               içinde yer alan ilahiler, sözel olarak ilgili tarikatın inanış yolunu ya da o tarikatı kuran kişinin adını içerir.
               İlahinin en belirleyici unsuru, sözleridir. Örneğin Alevi inanışı içinde yer alan Bektaşi tarikatlarında ilahilerin
               konusu; Hz. Ali, Kerbela Olayı, On İki İmam ve Bektaşilik felsefesini içeren sözlerdir. Celvetilik’te Aziz Mah-
               mut Hüdayi’nin (1543-1628) ilkeleri ve adı ilahilerde kullanılmaktadır. Hacı Bayram Veli’nin (1352-1430)
               oluşturduğu Bayramilik tarikatının bir kolu olması nedeniyle de Hacı Bayram Veli’nin adı, ilkeleri ve yaşamı
               da ilahilerin konusu olmuştur. İlahi, bazı tarikatlarda değişik şekillerde adlandırılmıştır. Bu adlandırmalar
               sözel olduğu kadar ritmik açıdan da bazen farklılık gösterebilir. Örneğin Bektaşilerin “nefes”, Halvetilerin
               “durak” dediği ezgiler genel olarak birer ilahi olmalarına karşın bazı sözel ve ritmik farklılıkları içerir.
                   İslamiyet’i kabul ettikten sonra Türklerin dinsel müzik gelenekleri farklılaşmıştır. İlahi başta olmak üzere
               birçok tür bugün de seslendirilmektedir.
                    İslamiyet’in doğuşundan kısa bir süre sonra ortaya çıkmış olan “tasavvuf”, özellikle tarikatlar ve tekke-
               ler aracılığıyla İslam dünyasındaki etkisi yüzyıllar boyu sürmüş bir düşünce ve inanç sistemidir. Tasavvuf;
               şeriatın emir ve yasaklarını yumuşatmaya, Allah’a sevgiyle varmaya yönelik bir sistem olup Müslüman mil-
               letlerin edebiyatlarında kalıcı izler bırakmıştır. “Tasavvuf” sözcüğünün kökü “suf ” sözcüğüdür. Allah’a ulaş-
               maya çalışanların, bunu amaç edinenlerin izledikleri yol anlamında olup bu kişilere de mutasavvıf denmiştir.
               İslamiyet’e ait bir terim olan tasavvufun Batı dillerindeki karşılığı “mysticism”dir (mistisizm).
                   Tasavvufun temeli evrende tek bir varlığın bulunduğu, o tek varlığın dışındaki diğer varlıkların onun
               yeryüzündeki yansıması olduğu görüşüne dayanır. O tek varlık Allah’tır. Görünen her şey, tek varlık olan
               Allah’ın türlü görüntüleridir ve Allah’ın anlaşılıp bilinmesi için vardır. Buna “vahdet-i vücut” görüşü denir. Asıl
               amacı kendini tanımak olan ve Allah’a ulaşmak olan tasavvuf düşüncesinde en önemli hedef, kâmil insan
               olmaktır. Bu düşünce, Yunus’un şu dizelerinde en güzel şekilde anlatılmıştır:

               İlim ilim bilmektir
               İlim kendin bilmektir
               Sen kendin bilmezsin
               Ya nice okumaktır

               Okumaktan murat ne
               Kişi hakkı bilmektir
               Çün okudun bilmezsin
               Ha bir kuru ekmektir


              14
   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20