Page 81 - Konu Özetleri AYT Sosyoloji
P. 81
DİN KURUMU - DİN KURUMUNUN ÖNEMİ VE İŞLEVİ
Tarihte Görülen İnanç Biçimleri
Totemizm: Doğadaki bazı varlıkları kutsal kabul edip o varlıklara tapınmadır.
Fetişizm: Doğaüstü gücü olduğuna inanılan nesnelere tapınmadır.
Naturizm: Açıklanamayan ya da korkulan güneş, ay gibi varlıklara ya da yıldırım, ateş gibi doğada gerçekleşen olaylara
tapınmadır.
Animizm: Evrendeki tüm varlıkların ruhu olduğu ve tüm evrenin ruhlarca yönetildiği inancıdır.
Politeizm: Birden fazla tanrının varlığına inanmaktır.
Monoteizm: Tek tanrının varlığına inanmaktır.
DİN VE LAİKLİK
Dünyada pek çok toplum inanç ve siyaset arasında bir denge kurmaya çalışmaktadır. Bu noktada laiklik kavramı öne çık-
maktadır. Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden kesin olarak ayrılığıdır. Laiklik ile devlet ve din tam anlamıyla birbirinden
ayrılır, ne devlet dinî alana müdahale eder ne de inançlar devlet işlerini etkiler.
Laiklik kavramının Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na girişi ve tarihsel gelişimi kısaca şu şekilde açıklanabilir:
• 1924 Anayasası’nda devletin dininin İslam dini olduğu belirtilmiştir.
• Devlet’in dininin İslam dini olduğu ifadesinin Anayasa’nın 2. maddesinden çıkarılması 1928’de yapılan Anayasa deği-
şikliği ile olmuştur.
• Laiklik 1937’de yapılan değişiklikle Anayasa’nın 2. maddesine Devlet’in temel niteliklerinden biri olarak “Türkiye Dev-
leti, Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılapçıdır.” biçiminde girmiştir.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNDE LAİKLİK ANLAYIŞI
Atatürkçü düşüncede laiklik, inanç özgürlüğü anlamını taşır. Çünkü din, vicdani bir husus olduğu için bireyler dinî yönelim-
lerini kendi vicdanlarıyla seçerler ve başkalarına dayatamazlar. Aynı zamanda hiç kimsenin inancı sorgulanamaz. Atatürk-
çü düşüncede laiklik bireye, dine ve siyasete özgürlük alanı tanır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Atatürk inkılaplarıyla birlikte laik bir özellik kazanmasının dine karşı olumsuz bir yaklaşım
olarak değil, aksine din ve vicdan hürriyetini geliştirmeye yönelik bir inkılap olduğunu algılamak gerekir. Bu konuyu daha
iyi anlayabilmek için Atatürk’ün bu konuda söylediği sözlere bakmak faydalı olacaktır:
• “Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki
bağlılıktır.”
• “Bizim dinimiz en makul ve en tabii bir dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için
akla, fenne, ilme ve mantığa tetabuk etmesi (uygun gelmesi) lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır (uy-
gundur)...”
• “Türkiye Cumhuriyeti’nde, her yetişkin dinini seçmekte hür olduğu gibi, belirli bir dinin merasimi de serbesttir. Yani, iba-
det hürriyeti vardır. Tabiatıyla ibadetler, güvenlik ve genel adaba aykırı olamaz; siyasi gösteri şeklinde de yapılamaz.
Geçmişte çok görülmüş olan bu gibi durumlara artık Türkiye Cumhuriyeti asla katlanamaz.”
• “Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiç kimse hiçbir kimseyi ne bir din ne de bir mezhebi kabul etmeye
zorlayabilir. Din ve mezhep hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz.”
Atatürk’ün din ve laiklikle ilgili yapmış olduğu bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi laiklik, ne dinsizliktir ne de dine zıt bir
ilkedir.
SOSYOLOJİ - AYT MEBİ KONU ÖZETLERİ 81