Page 115 - Sosyal Bilimler Liseleri Oku-Yorum Yazı-Yorum Projesi Öğrenci Seçkisi
P. 115
SESİMİ DUYAN VAR MI?
İnsanlık tarihi; savaşlar, zulmün, afetlerin işlendiği bir cinayet dosyasıdır. Kafatası müzeleri, kadınla-
rın üstüne örtülen kara perdeler, mezara gömülen kundaktaki bebekler, ellerine silah tutuşturulmuş lastik
terlikleriyle savaşan çocukların gözyaşı ve acısı bu dosyanın mührüdür. Bu dosyayı gün yüzüne çıkarmak
kabullenmek demek, unutulmuşların, unutturulmaya çalışmalar için yargıcın hüküm sesinin tüm mezarlar-
da duyulması demektir. Surlardan üfürülen adaletin sesi.
Her şeyin temelinde acı ve aşk var iken tarih kitapları, suç dosyaları, makaleler acıyı es geçer. Oysa
zalimi zalim yapan, zulme uğrayanın hissettiği acıdır. Acı hep vardır. Tıpkı zalimin ve zulmün olduğu gibi.
Bir diktatörün kin dolu gözlerinin ardında da acının olduğu gibi. Görünmemenin acısı, gücünü kaybetme
korkusu. Nemesis’in hikayesinin başrolü acı değil mi? Acı, bir Yeşilçam filminde olduğu gibi evrende de baş-
roldedir. Lakin bu acıları yazmaz tarih kitapları. Çünkü pozitif bilimin esareti altındadır. Pozitif bilim gözlere
bakmaz, olaylara ve olgulara bakar, yalnızca onları görür. Modern bilim için acı önemsiz, tozlu literatürde
bir kelimedir. Hatta pozitif bilim için unutulması gereken üstü kırmızı mürekkep ile karalanması gereken bir
kelimedir.
Acıyı unutmak için her gün yeni bir yazılım, yeni bir antidepresan, yeni bir robot, göze hitap eden
yemekler... Hep var olmak için binbir çeşit reklam ve manipülasyonlar. Bunlar birer acıyı dindirme çabası.
Acıyı unutturmak için. Bunlar hep “insanlık için”. Bunlar hep “Sesimi duyan var mı?” çığlıklarıyla bezenmiş
videoyu izlerken, kahvesini yudumlarken o acıyı hissetmemek için. Sırf kezzap tadını almamak için hissiz-
leşmeler. Tıpkı susturucular gibi. Sonuçta hepsi bizim için, yani insanlığını yitirmiş insanlığa. Her şey “insan
için” sloganı... oysa herkes yıkıntılar altında. Her şey insan için yaratılmış düzeni ve kaosa ait değil midir? Her
şey insanlık için diyen bu kapitalist zihniyet; insanı insana düşman etmekte, kardeşi kardeşe kırdırmaktadır.
Habil ve Kabil’in kaderinin üstlenen bu sömürgeci canavarın tek dileği Zeus’a ulaşmak. Bunun için de
Ares’in dilencisi, insanlığın unutma iksirini yapan orta çağ büyücüsü.
Günümüzde insanlık birbirini anlamak için çaba göstermiyor. Sürekli konuşuyor, hep çığlık atıyor
insanlık. Kimisi çığlığını mavi tikli mahpushaneden, kimisi 2m² güneş görmeyen odasından duyurmaya
çalışır. Farkındalık kelimesini fark edemedik. Cinsiyetimizi dahi değiştiren GDO’lu yiyecekler genlerimizden
farkındalığı aldı. Oysa Havva ve Âdem görmeden duymadan buldu birbirlerini. Bu koca dünyada kimse
birbirini duymuyor, anlamıyor. Belki bu unutkanlık, sağırlık hastalığının bir ilacı var mıdır? Tüm insanlığı
bir kavrama sığdırabilecek mi? Bir mezar başında irisi çiçeğini bıraktıracak ve tüm renkleri bir araya getirip
dünyadan evrene iris çiçekleri kokusu yayılacak mı? İnsanlık için gerçekten bir şey yapılacak mı?
Her coğrafyanın dili, teni, tini farklı olsa da acı aynıdır. Acının statüsü, dili, teni yoktur. İnsanın var
olması acısı kadardır. Acı insanı uyanık tutar. Eğer gecenin üçünde bir pencereden ışık sızıyorsa orada acı
vardır. Acı hep var olduğu sürece insanda umudun tohumları vardır. Acısıyla var olabilen insandır. Geriye
kalan bir koyundan ibarettir. Ekmeği israf edenlerle çöpten tarihi geçmiş tavuğu alan aynı türde olamaz.
Acı insanı söz sahibi yapar. Aldığı kararın değerini gösterir.
Acı; her renk, her çeşit, statüyü birleştiren bir odak noktasıdır. Ancak binlerce insanı anı film şeri-
dine koyan tek acıdır. Acı varken saatler, günler, aylar geçmez. Geçmez sanrılar, anılar… Acı insanlığı aynı
literatürü kelimesinde birleştirir. Bir göz açımında dans ederken dinlediği şarkıda bir göz kapama anında
hunharca ağlatan acıdır.
Acı birleştirir; dokunaklı bir şiir, şiddetli ağrı, uyutmayan, canlı, her saniye kalbine batan bir iğnedir.
Acı ay yüzlü Çiğdemdir. Acı insanı ortak kümede buluşturur aynı şarkıyı dinletir, aynı şiiri yazdırır.
113