Page 113 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 113

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10             52

             2. ÜNİTE > Hikâye  Kazanım A.2.4: Metindeki çatışmaları belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi

             Etkinlik İsmi                      Çatışmadan Çatışma                                   25 dk.
             Amacı     Metindeki temel çatışmayı ve metnin imar ettiği çatışmayı bulabilmek, bu çatışmaya sebep olan bireysel             Bireysel
                       farklılıklar üzerinde düşünebilmek.
             1. Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

                                                          Kütük

              (…)
              Arslan Bey, deminkinden daha sert bir sesle haykırdı:
              – Şartım filan yok. Biz teslim olanın canına kıymayız. Teslim olmazsanız beş dakika sonra kalenin
              içinde bir canlı adam kalmaz. Karşınızdaki yolun gediği üzerinde gördüğünüz nedir? Anlamıyor
              musunuz? Babalarınızdan işitmediniz mi? Elli manda ile buraya getirdiğim bu topun iki güllesiyle
              binlerce Şalgo kuvvetinde olan İstanbul kaleleri tuzla buz oldu. İşte İstanbul’u alan bu top… Bir kere
              ateş edeceğim. İkinci atıma hacet yok. Ne kaleniz kalacak, ne de kendiniz. Acıyorum size…
              Genç tercüman, bu sözleri yine avazı çıktığı kadar tekrarlarken bütün askerler gözlerini yolun gedi-
              ğine çevirdiler. Mandaların yanında uzun, büyük, gayet büyük, gayet kalın, gayet siyah gayet müthiş
              bir topun korkunç bir ejderha gibi uzandığını gördüler. Safların arasında sevinç sadaları yükseldi.
              Herkes Arslan Bey’in bir haftadır ne beklediğini şimdi anlıyor, demek bu top geliyormuş…

              Biraz sonra…
              Şalgo’nun tepesinde şan, namus kefeni olan meşum beyaz bayrak dalgalanıyordu. Demir kapılar
              açılmıştı. Korkudan sapsarı kesilen tuğla kumandan, altın kılıçlı asilzadeler, zırhlı şövalyeler Arslan
              Bey’in önünde dize gelmişlerdi.

              (…)
               Arslan Bey’in arkasına takıldılar. Büyük topa doğru yürüdüler. Yaklaşınca Arslan Bey;
              – İşte, dedi, sizin böyle topunuz var mı?

              Düşman kumandanı tercümanla cevap verdi:
              – Hayır.
              –Niçin yapmıyorsunuz?

              – Bilmiyoruz.
              Genç irisi bir şövalye tercümana bir şeyler sordu. Arslan Bey:
              – Ne diyor? dedi.

              – Bey bu topu kaç günde İstanbul’dan buraya getirmiş? diyor.”
              – Sen de ki: “İstanbul’dan getirmemiş. Burada bir hafta içinde kendisi yapmış.”

              Tercüman bu sözleri söyleyince esirler afallaştılar. Arslan Bey daha ziyade yaklaşıp elleriyle yoklama-
              larına, daha yakından görmelerine müsaade ettiğini söyletti. Mağrur kumandan, kahraman asilza-
              deler, cesur şövalyeler, büyük topun etrafında toplandılar. Bir elini hançerinin elmas sapına dayayan
              Arslan Bey öteki eliyle gülümseyerek pala bıyıklarını büküyor, arkasındaki kethüda başını kaşıya-
              rak gülmekten katılıyor, tercüman aptallaşıyordu. Yirmi adım uzakta duran mızraklı nöbetçiler de
              gülüşüyorlardı. Esirler topa elini sürdüler. Deliğini aradılar. Bulamayınca sarardılar. Sonra kızardılar.
              Birbirlerine bakıştılar. Öyle kaldılar. Kollarını çaprazlayarak yere bakan kale kumandanı titreyerek



                                                                                                   111
   108   109   110   111   112   113   114   115   116   117   118