Page 269 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 269

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10          131

             4. ÜNİTE > Destan/Efsane          Kazanım A.2.3: Metnin tema ve konusunu belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                     Efsanenin Temasını Bulalım                        25 dk.

             Amacı      Metinlerin temasını, konusunu belirleyebilmek ve metinlerden çıkarımlarda bulunabilmek.  Bireysel

              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
                      (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

                                                 Karacadağ Efsanesi
             Diyarbakır Beyi’nin çok güzel bir kızı varmış. Bey’in kızının güzelliği dillere de destan. Bey’in her işi
             yerli yerinde, merhameti bol, sevgisi çokmuş. Ancak o yörede bir dağ varmış. O dağda bir ejderha
             yaşarmış. Her yıl yüzlerce insanı yermiş ejderha. Bey’in bir oğlu varmış, yiğit mi yiğit. En sonunda o
             düşmüş ejderhanın peşine. Dağa gitmiş, bir daha dönmemiş. Bir süre sonra da ejderhanın delikanlıyı
             öldürdüğünü öğrenmişler. Bey günlerce yas tutmuş.
             Bey’in yanında çalışan bir delikanlı varmış. Marangozluk işlerini yapan bu delikanlı işinin uzmanı, elle-
             ri hünerli imiş. Delikanlı günün birinde konakta pencere yaparken Bey’in kızını görmüş. Kız sanki bir
             ay parçası. O günden sonra delikanlının gözü Bey’in kızından başka bir şey görmez olmuş. Her geçen
             gün içine kapanan biri olmuş delikanlı. Kimse ile görüşmez, kimse ile konuşmaz olmuş. Öyle ki annesi
             ile günlerce tek kelime konuşmamış.
             Bir akşam annesi oğluna:
             “Oğlum ne oldu sana böyle? Sen hep gülerdin, herkesle konuşur şakalaşırdın. Bu hâlin nedir?” diye
             sormuş.
             “Hiç sorma ana…” demiş delikanlı. “Bana olanlar oldu.”
             Annesi çok üsteleyince açıklamış delikanlı derdini.
             “Canım oğlum” demiş kadın, “Çok zor bir dert seçmişsin. Anne olarak başka bir şey desen ne eder ne
             yapar sana getirirdim. Ama bu bey kızı. Ne ona ulaşacak kanadım var ne de kolum o kadar uzun. Gel
             bu sevdadan vazgeç”. “Sen ne diyorsun ana. Bu sevdadan ancak beni ölüm vazgeçirir.” demiş. Ana oğul
             saatlerce konuşmuşlar. Delikanlı anasına o kadar yalvarmış ki… Kadın söyleyecek bir söz bulamamış.
             Oğluna çok acımış. “Anlaşıldı oğlum. Yarın gider Bey’den kızını isterim ama hiç ümidim yok. Bey bize
             kızını vermez.” demiş.

             Ertesi gün gitmiş Bey’in kapısına. Bey bakmış ki fakir bir kadın. Meramını sormuş. Kadın sözünü do-
             landırmış, en sonunda; “Bey, kızını oğluma istiyorum.” demiş. Bey, annesinden oğlunu sorunca; “Sizin
             marangozunuz.” demiş. Bey kadını kırmak istememiş. Dahası marangoz delikanlıyı da çok severmiş.
             Onu da küstürmek istememiş. “Bak ana…” demiş. Bir süre soluklanmış. Birkaç kez ah çekmiş. Başını
             sallamış üzüntüsünü belli edercesine. “Benim de bir oğlum vardı. Hem de çok severdim onu. O be-
             nim her şeyimdi. Şehrimizin başına bela olan ejderhayı öldürmek için bir gün dağa gitti yanına da ata
             yadigârı olan kılıcı alıp götürdü. Günler sonra öldüğünü öğrendik. O günden beri yarım yaşıyorum.
             Oğlumun acısı hiç dinmedi. Eğer senin oğlun gider o ejderhayı öldürür ve o kılıcı alıp gelirse; o zaman
             kızımı ona veririm.” demiş.

             Ana üzüntü içerisinde, eve gelmiş. Oğluna Bey’in dediklerini anlatmış. “Gel vazgeç bu sevdadan oğ-
             lum.” demiş, içi yanarak.
             Delikanlı ejderhayı öldürmek için hazırlık yapmaya başlamış. Keskin bir kılıç bulmuş, yanına bir gürz
             almış. Annesi ile helalleşip düşmüş yollara. Sonunda varmış dağa. Dağdaki ejderhayı aramaya koyul-
             muş. Bir ara, kayaların arasından karşısında kocaman ejderhayı görmüş. Daha kılıcına davranmadan,
             ejderha ağzından ateşler püskürterek delikanlıyı yakmış. Delikanlının kılıcı elinden düşmüş. Sırtındaki
             gürzüne eli varamamış. Derin bir “Ahhhh!...” çekmiş ta içinden. Bu ah tüm gökleri kaplamış. Öyle yük-
             sek bir ah çekmiş ki delikanlı, evinde anası duymuş. Anası oğlunun öldüğünü anlamış.
             “Allah’ım!” demiş kadın. “Benim oğlumu yakan ejderhayı da yak, kara taşlara döndür.” O anda büyük
             bir patlama olmuş. Ejderha yanarak parçalanmış. Parçaları dağın her tarafına dağılmış kara taş olarak.
             Dağ tamamen kararmış. O günden sonra buraya Karacadağ denilmeye başlanmış…
                                                                       Ömer Aydoğan, Anadolu Dağ Efsaneleri


                                                                                                   267
   264   265   266   267   268   269   270   271   272   273   274