Page 271 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 271

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10          132

             4. ÜNİTE > Destan/Efsane          Kazanım A.2.3: Metnin tema ve konusunu belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi               Milletlerin Oluşumunda Destanların Rolü                 30 dk.

             Amacı     Metnin temasını ve konusunu anlayabilmek, metinden hareketle çıkarımlarda bulunabilmek.  Bireysel


              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

                                                Alp Er Tunga Destanı
             Alp Er Tunga arslan yeleli, servi boylu idi. Saldırırken timsah kadar cesur, av avlarken erkek arslan
             gibi çevik, vuruşmada savaş fili kadar kuvvetliydi. Yürüdüğü zaman yeri sarsıyor, art arda attığı oklar
             vınlayarak göğü inletiyordu. O, hiddetlenip savaşa girecek olsa, ayak basıp toz kaldırdığı yerde ova, bir
             ırmağa dönerdi. Dostlarına umut veren, kut veren dili, düşmanları için keskin bir kılıç idi. Bilgelikte de
             ondan üstünü yoktu. Yüreği derya kadar geniş, eli ise yağmur yağdıran bulut kadar cömertti. Babasının
             adı Peşeng, üçüncü göbekten atasının soyu gibi adı da “Türk” idi.
             Alp Er Tunga’nın oğulları ve kızları da vardı. Kızlarından birine, kaz (kuğu) kadar güzel olduğu için Kaz
             adını vermişlerdi. Babası ona, “İle Suyu”na akan büyük bir çayın kenarında bir kale-saray yaptırmıştı.
             Kaz, burada oynar, yüzerdi. Onun için Türkler bu suya “Kaz Suyu” dediler. Daha sonra Kaz’ın oturdu-
             ğu, oynaya oynaya büyüdüğü yer büyük bir şehir oldu. Bu şehre de Kaz Oynı (Kaz Oyunu) adı verildi.
             (Bugünkü Kazvin şehri)
             (…)
             Alp Er Tunga ordusu ile İran üzerine yürüdü, iki ordu Dihistan bölgesinde karşılaştılar. Türk ordusun-
             dan Barman adlı bir yiğit, atını öne sürerek teke tek dövüşmek için İranlılardan er diledi. Barman’ın
             karşısına İran kumandanının kardeşi Kubad çıktı, iki savaşçı sabahtan akşama kadar vuruştular.
             Sonunda Barman kargısı ile Kubad’ı devirdi ve Alp Er Tunga’nın yanına zaferle döndü. İki ordu birbiri-
             ne girdi ve o güne kadar görülmemiş derecede şiddetli bir savaş oldu. Bu savaşı Alp Er Tunga kazandı.
             Meydan, ölen İranlılarla doldu ve İran padişahı geri çekilip Dihistan kalesine sığındı. Fakat Alp Er
             Tunga kaleyi kuşattı ve sonunda İran padişahını tutsak etti.
             Bundan sonra, İran’a bağlı Kâbil ülkesinin kahramanlığı ile ünlü padişahı Zâl, İranlıların yardımına gel-
             di ani bir hücumla Türk ordusunu dağıttı. Buna pek kızan Alp Er Tunga tutsak İran padişahını öldürttü.
             Rey şehrine giderek İran tacını da giydi. İranlılar ise öldürülen padişahlarının yerine Zev’i getirmişti.
             İki ordu tekrar savaştılar. Savaş sırasında büyük bir kıtlık oldu. Bunun üzerine “savaş ve kıtlık insanlığı
             bitirmesin” diye, barış yaptılar, İran’ın kuzey eyaletleri Turan’ın oldu.
             İran padişahı Zev ölünce barış yine bozuldu ve Alp Er Tunga tekrar saldırıya geçti. İranlılar Zâl’den
             yardım istediler. Zâl artık kocadığı için kahramanlıkta kendisini aşan oğlu Rüstem’i gönderdi. Zâloğlu
             Rüstem ordusunun başında ilerleyerek Türklere saldırdı. Savaş sonucunda iki millet arasında barış ya-
             pıldı. İran tahtına Keykubat oturdu.
             Daha sonra İran tahtına Keykâvus geçti. O sırada İran’ın egemenliğinde olan Araplar isyan ettiler. Bu
             kargaşalıktan yararlanan Alp Er Tunga, İran içlerine daldı ve pek çok tutsak aldı. Fakat Kâbil padişahı
             tekrar İran’ın yardımına geldi ve Türkler yenildi.

             Bu savaştan sonra Zâloğlu Rüstem birliğini alıp Türklere ait avlakta dolaşmaya başladı. Bunun üzerine
             Alp Er Tunga ordusunu tekrar harekete geçirdi. Fakat, kötü bir rüya görmüştü. Bunu yorumlattı ve bey-
             lerin de fikirlerini alarak İran’la barış imzaladı. Bu anlaşma ile Buhara, Semerkand ve Çac şehirlerini
             İranlılara bırakıyordu.
             Bu barışı istemeyen Keykâvus, Rüstem’e ve oğlu Siyavuş’a kötü muamelede bulunarak onları küstürdü.
             Rüstem kendi ülkesine çekildi. Siyavuş ise Türklerin o zamanki başkenti Gang şehrine giderek Alp Er
             Tunga’ya sığındı.
             (…)

                                                                Nihat Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi




                                                                                                   269
   266   267   268   269   270   271   272   273   274   275   276