Page 303 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 303

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10          148

             4. ÜNİTE > Destan/Efsane          Kazanım A.2.8: Metinde anlatıcı ve bakış açısının işlevini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                         Hürriyet ve Ümit                              25 dk.

             Amacı     Destanlarda anlatıcı ve bakış açısının metne katkısını keşfedebilmek.     Bireysel

             Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
                                               Kuvâyi Milliye Destanı
                 (…)

                 Ve çok uzak,
                                 çok uzaklardaki İstanbul limanında,
                 gecenin bu geç vakitlerinde,
                 kaçak silah ve asker ceketi yükleyen laz takaları:
                                                                 hürriyet ve ümit,
                                                                 su ve rüzgârdılar.
                 Onlar, suda ve rüzgârda ilk deniz yolculuğundan beri vardılar.
                 Tekneleri kestane ağacındandı,
                 üç tondan on tona kadardılar
                 ve lâkin yelkenlerinin altında
                                              fındık ve tütün getirip
                                                    şeker ve zeytinyağı götürürlerdi.
                 Şimdi, büyük sırlarını götürüyorlardı.
                 Şimdi, denizde bir insan sesinin
                                    ve demirli şileplerin kederlerini
                 ve Kabataş açıklarında sallanan
                                             saman kayıklarının fenerlerini
                                                                     peşlerinde bırakıp
                 ve karanlık suda Amerikan taretlerinin önünden akıp
                                                                 küçük,
                                                                           kurnaz
                                                                                     ve mağrur
                                                                   gidiyorlardı Karadeniz’e.
                 Dümende ve başaltlarında insanları vardı ki
                 bunlar
                 uzun eğri burunlu
                 ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki
                 sırtı lâcivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin
                                                                 zaferi için
                 hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin
                 bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler...
                 (…)
                 Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
                 Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam
                 nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu
                 ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
                 birdenbire beş adım sağında onu gördü.
                 Paşalar onun arkasındaydılar.
                 O, saati sordu
                 Paşalar: “Üç”, dediler.
                 Sarışın bir kurda benziyordu
                 Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
                 Yürüdü uçurumun başına kadar,
                 eğildi, durdu.



                                                                                                   301
   298   299   300   301   302   303   304   305   306   307   308