Page 31 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 31
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 12
1.ÜNİTE > Giriş Kazanım A.4.5: Metindeki anlatım biçimlerini, düşünceyi geliştirme yollarını ve bunların işlevlerini belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Metin ve Anlatım 25 dk.
Amacı Anlatım biçimleri ve düşünceyi geliştirme yollarının metne katkısını kavrayabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
(Metin düzenlenmiştir.)
Agâh Sırrı Levend’in Edebiyat Tarihçiliğinde Teori ve Uygulama
(…)
Medeniyet tarihi ile edebiyat tarihi arasında güçlü ilişkiler olduğu yönündeki görüşler, Fransız ede-
biyat tarihçisi Gustave Lanson (Güstav Lansın) tarafından “Edebiyat tarihi, medeniyet tarihinin bir
kısmıdır.” cümlesi ile veciz biçimde ifade edilmiş, daha sonra bu görüş Köprülü tarafından da benim-
senmiştir. Nihayet Agâh Sırrı’da da bu görüşün kabul edildiğine şahit olmaktayız. “Edebiyat tarihi,
medeniyet tarihinin bir kısmıdır.’’ sözüyle edebiyat tarihçisinin vazifesi medeniyet tarihini oluşturan
edebî metinlerden hareketle okuyucuya insani birikimin belli anlarını hissettirmeye çalışması kaste-
dilmektedir. Agâh Sırrı Levend’in bu düşünceyi nasıl ifade ettiğine bir bakalım: “Edebî eserler, bütün
düşünce ve sanat ürünleri gibi toplumun hayatıyla ilgili olduğu ve ulusal kültürün izlerini taşıdığı
için hem sanat eseri hem de yazıldıkları zamanı canlandıran birer belge olarak ele alınır. Yaratıcı-
lar da yaşadıkları çağın koşulları ve yetiştikleri çevrenin özellikleri göz önünde tutularak incelenir.
Böylece o ulusun devirden devire uğradığı değişme ve gelişmeler izlenerek manevi varlığı belirtilmiş
olur.” Agâh Sırrı bu cümlelerde, manevi varlık ifadesine oldukça geniş bir anlam yükler. Edebiyat
tarihinin bütünüyle bir kültür tarihi olmadığı gerçeğine vurgu yapmakla birlikte din, felsefe, ahlak
ve sanat tarihini kucaklayacak genişlikte olduğunu ifade eder. Edebî eserle ilgili araştırmacının ka-
fasında temel birtakım ölçüler belirmemişse yaptığı araştırmalarda isabetli sonuçlara varabilmesi de
mümkün gözükmemektedir. Agâh Sırrı da bu gerçeği gözden ırak tutmamakla birlikte edebî eser
tabirinin edebiyat tarihi çerçevesinde daha geniş bir anlamda kabul edilmesi gerektiğini savunur.
Düşünce ve sanat hayatında iz bırakmış başlıca eserler üzerinde durarak çağın kültür durumunu
bunlar üzerinden açıklamak gerektiğini ifade eder: “Edebî eser deyince uyandırdığı estetik duygular-
la okuyanları hoşlandıran ruha ve zekâya seslenen sanat eseri anlaşılır. Çünkü bunların bir bölümü
sanat kaygısıyla kaleme alınmıştır, yazıldıkları zamanın düşüncelerini ve duygularını olduğu gibi
yansıtır. Öğretim amacıyla yazılmış olanlar da belirli konular üzerinde çağının inanışını ve anlayışını
belirtir.” Bu düşünceler, esasında Levend’in medeniyet tarihi ve edebiyat tarihi arasındaki ilişki ko-
nusunda söylediklerine paraleldir.
Lanson “Araştırmalarımızın mihverini (eksenini) şaheserler teşkil ediyor; her şaheser bizim için bir
araştırma merkezidir.” ifadesiyle edebî eserlerde yazıldıkları dönemle ilgili ipuçlarını bulabileceğimi-
zi belirtir.
(…)
İsmail Alper Kumsar, Agâh Sırrı Levend’in Edebiyat Tarihçiliğinde Teori ve Uygulama
1. Okuduğunuz metinde açıklayıcı anlatım biçiminin kullanılmasının metne kazandırdığı özellikler
nelerdir?
29