Page 383 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 383
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 186
5.ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.6: Metindeki şahıs kadrosunun özelliklerini belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Roman Karakterlerini Tanıyalım 25 dk.
Amacı Metindeki şahıs kadrosunun özelliklerini belirleyebilmek. Bireysel
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Benim Üniversitelerim
(...)
Nikola bana bilgi vermeyi çok seviyor ve yaşamak için mutlaka bilinmesi gerektiğine inandığı bilgileri
beynime sokmak için hiçbir olanağı kaçırmıyordu.
(...)
Bu iyi çocuk bütün içtenliğiyle beni adam etmeyi arzuluyordu ve bunu yapacağına söz veriyordu; ama
bu işi gerçekleştirmek için ne yeterli boş zamanı vardı, ne şartlar uygundu. Gençliğinin bencilliği ve
aklıhavadalığı yüzünden annesinin ev işlerini hangi zorluklar ve fedakarlıklar pahasına yürüttüğünü
ayırdedemiyordu; sessiz ve durgun bir lise öğrencisi olan kardeşi de, bu konuda ondan daha vurdum-
duymazdı. Bana gelince, mutfakta süregelmekte olan, kimya ve aşçılık tasarrufu cambazlıklarının uzun
bir süredir ayırdındaydım. Bu kadının, çocuklarının midelerine her gün bir lokma ekmek sokmak ve
üstelik benim gibi çirkin ve garip davranışlı bir yabancıyı da doyurmak için nelere katlanacağını açık
açık görüyordum. Yediğim her lokma ekmek ruhuma bir taş gibi oturuyordu; bu yüzden bir iş aramaya
karar verdim.
(...)
Oysa böyle günler yaşamımda az sayıda olmadığı için ben de gün geçtikçe daha çok kaptırıyordum
kendimi bu düşlere. Dışarıdan hiçbir yardım beklemiyordum. Herhangi bir mutlu raslantı da düşlemi-
yordum, ama yavaş yavaş iradi düşüncemin güçlendiğini duyumsuyordum. Yaşam şartları güçleştikçe
ben de kendimi daha güçlü ve akıllı buluyordum.
(...)
İnsancıl Bret Harte ve “bulvar” romanlarının dışında, epey sayıda ciddi yapıt okumuştum ve bunlar
bende, belirsiz, ama çevremde gördüğüm herşeyden daha önemli bir şeye karşı eğilim uyandırmıştı.
Yeni ilişkiler kurdukça, yeni izlenimler ediniyordum. Evreinovların evinin yanındaki boş alanda lise-
liler çelik çomak oynamak için toplanırlardı; içlerinden Guri Pletnev adlı biri büyülemişti beni adeta.
Teni esmer, saçları bir Japon gibi mavimtrak, yüzü sanki barut sürünmüş gibi küçük kara noktacıklar
dolu, sürekli neşeli, oyunda becerikli, hazırcevap bu çocukta bütün yeteneklerin tohumu gizliydi sanki.
Ama o da bütün yetenekli Ruslar gibi, doğanın sağladığı olanaklarla yetiniyor, bunları artırmaya ya da
geliştirmeye uğraşmıyordu. Duygulu bir kulağı ve müzik zevki olan Pletnev, ustaca guzla, balalayka,
armonika çalar, daha soylu ve zor bir çalgıyı öğrenmeye yeltenmezdi; yoksul ve kötü giyimliydi, ama
yırtık ve buruşuk gömleği, yamalı pantolonu, biçimsiz ve delik çizmeleri atılganlığına, kaslı vücudu-
nun çevik hareketlerine uygun düşüyordu.
(...)
Ben de garip bir şekilde heyecanlanarak evden çıktım ve ertesi akşam yine aynı odada oturuyor ve
burada neden, hangi amaçla yaşadıklarını anlamaya uğraşıyordum. Tuhaf bir yaşantı sürdürülüyordu
burada.
Stepan Andreviç, tatlı ve iyi bir ihtiyar, bir köşede oturuyor, bende bembeyaz ve saydammış izlenimi
doğuruyordu. Oturduğu yerden çevresine bakınıyor sanki “Bana dokunmayın!” der gibi esmer dudak-
larını kımıldatıyor, hafifçe gülümsüyordu. Onda bir tavşan ürkekliği ve bir felaketin kaygılı önsezisi
vardı, bu açıktı.
(...)
Maksim Gorki
381