Page 397 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 397
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 193
5.ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.8: Metinde anlatıcı ve bakış açısının işlevini belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Bir Hayalin Peşinde 25 dk.
Amacı Metinlerde anlatıcının özellikleri ile hâkim, kahraman ve gözlemci bakış açılarından hangisinin kullanıldığını Bireysel
belirleyerek seçilen bakış açısının anlatımı nasıl etkilediğini ve anlatıcıyı değerlendirebilmek.
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Efsuncu Baba
(…)
Pederi Nasrullah Efendi’nin konağında kimyahanesi ve gece gündüz işler kimyagerleri vardı. Hazırla-
nış şekilleri ve bileşimleri büyük sır sayılan değerli taşlar eritilir, alaşımlar yapılır, potalara dökülürdü.
Nasrullah Efendi altın bileşimi ile her derde deva olan ve insan ömrünü sonsuza kadar uzatan “şimşirik
taşını” yahut “Büyük İksiri” bulmaya uğraşıyordu. Sırrın korunması için yeraltı mahzenlerinde çalışan
kimyagerlerin sakalları ağrıyor, senelerden beri ocaklar yanıyor, potalar kaynıyor, Efendi’nin bu sır taş-
ları durmayıp çalışıyorlar, fakat ne altın imal edilebiliyor, ne de her derde deva “Büyük İksir” bulunu-
yordu. Kimyacılar pek uzun senelerle süren bu başarısızlıklarından yılmayarak ve araştırma usullerini
değiştirmeyerek aynı tarzdaki uğraşlarına devam ediyorlar. Daima Hintli bir dervişin kerameti ağzın-
dan işletilen düzenekler, eski kitaplarda görülmüş bilmece tarzı bileşim esasları üzerine gidiyorlar.
Doğudan, batıdan, güneyden sırtları pöstekili, elleri teberli, lüle lüle uzun kirli saçlı gezginler gelerek
Nasrullah Efendi’nin evinde konaklıyorlar. Dağarcıklarından, keşküllerinden çıkardıkları kuru bitki-
leri, iksirleri, değerli taşları, tozları, hediyeleri, altından pahalı değiştokuşlarla ev sahibine güya ba-
ğışlıyorlar. Potalar altından değerli kimyasallarla doluyor. Fakat mümkün değil altının bileşim sırrına
erilemiyordu.
Nasrullah Efendi’nin hemen hemen ümitsizliğe düşeceği sıralar oluyor, lakin yine de dünyanın bir
ucundan omuzları ceylan derili, cezbeli, salkım saçak, keramet ve sır dolu bir derviş meydana çıkıyor,
yeni bir şevk ve gayretle işe başlayacak açıklamalarda bulunuyor.
Bu çeşit kimya ile uğraşanlara göre madenler, cevher maden ve ham maden olarak ikiye ayrılır.
Cevher maden ısıyla temel özelliklerini kaybetmeyenler, ham maden yahut madene benzer ise ısıyla
özellikleri değişenlerdir. Ham maden cevher madenle temas ederek gelişebilir. Bu iki türe ait maden-
lerin hepsi de aynı esaslara göre oluşmuş bileşik cisimlerdir. Her maden, madenlerin en asili olan
altından -onların fikirlerince- içerdiği kükürt ile cıvanın üzerine yapılan işlem ile mümkün olabilir.
İkinci usul de madenleri tamamen altına boyamaktır. İşte bu yolla altın tozu bulunduktan sonra “ik-
sir-i azam” keşfolunacaktır. Derviş Cebeli’ye göre yetmiş bin türlü bitkinin içinde yalnız bir çeşit ot
vardır. Zaten bitkiler, madenin büyüyebilir hale gelmiş cinsidir. Aslında hepsi birdir. Bu ot topraktan
altınözünü süzüp emerek yetişir. Sıcak ve ılıman bölgelerde bulunur. Fakat asıl büyüyüp geliştiği yer
Bezm-i Elest Dağı’nda Hüthüt Yaylası’dır. Türlü renk ve şekilde yetiştiğinden kerametle bulunabilir.
Fakat bu Bezm-i Elest Dağı, Asya kıtasının neresindedir? Derviş’in bu coğrafî açıklaması pek karışıktır,
içinden çıkılmaz.
(…)
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Kelime Dağarcığı:
pösteki: Koyun, keçi postu. teber: Dervişlerin baltası. dağarcık: Meşin torba. keşkül: Dilenci çanağı. cezbeli: Bir inanç ile
aşırı ölçüde kendinden geçme hâli.
395