Page 401 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 401

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10          195

             5.ÜNİTE > Roman  Kazanım A.2.9: Metindeki anlatım biçimleri ve tekniklerini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                       Kahramanın Ruh Hâli                             25 dk.
             Amacı      Metni anlatım biçimleri ve anlatım teknikleri açısından çözümlemek.      Bireysel


              Yönerge  Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

                                                       Öteki
             (…)
             Hava biraz düzeleceğe benziyordu. Bulut kümelerinden dökülen karla karışık yağmur yavaş yavaş
             dinmeye başlamış ve en sonunda neredeyse tamamen kesilmişti. Gökyüzü açılmış ve küçük küçük
             yıldızlar parlamaya başlamıştı. Hafif yağmurlu, kirli, nemli bir hava vardı ve zaten güçlükle nefes alan
             Bay Golyadkin’i boğuyordu. Yağmur suyunu çekmiş ve iyice ağırlaşmış kaputunun rahatsız edici, sıcak
             nemi içine işlemişti ve tüm ağırlığıyla hal kalmamış bacaklarına baskı yapıyordu. Hummalı bir titreme
             tüm vücudunu, sert iğneli ısırgan karıncalar gibi sarmıştı; Bay Golyadkin soğuk terler döküyordu ve o
             kadar bitkindi ki sertliğini ve kararlılığını gösterdiği zamanlarda kullandığı, her şeyin sonunun hayırlı
             bitmesini dilediği sözleri bile aklına gelmiyordu. “Yine de şu an için bunların önemi yok,” -hâlâ sağlam
             duran ve yüreğindeki cesareti kaybetmemiş olan kahramanımız, artık su çekemeyecek kadar ıslanmış
             şapkasından yüzüne akan soğuk damlaları silerken bu sözü tekrarlıyordu.
             (…)
             Tabii ki avluda bir sürü insan, seyisler, arabacılar dolanıyordu; dönen tekerleklerin, soluk alan atların
             sesleri geliyordu; ama yine de yeri iyiydi: Diğerleri farkında olsa da olmasa da en azından gölgeden
             faydalanıyordu ve kimse Bay Golyadkin’i görmüyordu; o ise her şeyi rahatlıkla görebiliyordu. Pen-
             cerelerin hepsi ışıl ışıldı; Olsufiy İvanoviç’in evinde bir çeşit kutlama vardı. Ama henüz müzik sesi
             duyulmuyordu.
             (…)
             Belki bu işin sonu hayırlı biter, -diye düşündü. -kesinlikle büyük bir felaketten kurtuldum.” Aslında
             Bay Golyadkin’in yüreği birdenbire ferahlamıştı. “Ah, her şey yoluna bir girse,- diye düşündü, ama
             bunun olacağına kendisi de pek inanmıyordu,- Ne yapacağımı biliyorum… Hayır, en iyisi başka bir
             yol izlemeli… yoksa böyle yapsam daha mı iyi olur?...” Ne yapacağına karar veremeyen ve şüphelerini
             gidermek için bir yol arayan kahramanımız Semyonovski Köprüsü’ne doğru koştu ve Semyonovski
             Köprüsü’ne doğru koşarken aklı başına geldi ve kesin olarak dönmeye karar verdi. “Dönsem daha iyi
             olacak -diye düşündü. –Başka bir yol izlesem daha iyi olacak. Şöyle yaparım, bir kenarda durur izlerim,
             böylece mesele kapanır; bir yabancı gibi izlerim -ne olursa olsun başka bir şey yapmam,- böylece kimse
             beni suçlayamaz. Evet, böyle yapacağım! Bundan sonra böyle.”
             Dönmeye karar veren kahramanımız gerçekten de döndü; bir izleyici gibi kalmaya karar verdiği için
             oldukça mutluydu. “En iyisi bu: Olanları görsen bile hiçbir şeye cevap vermemek… evet, en iyisi bu!”
             Hesapları doğruydu ve mesele kapanacaktı. Kendine biraz geldikten sonra yeniden sakinleştirici ve
             koruyucu odun yığınının güvenli sığınağına çekildi ve dikkatle pencerelere bakmaya başladı. Bu sefer
             uzun süre bakması ve beklemesi gerekmedi. Aniden bütün pencerelerde garip bir hareketlenme oldu,
             birileri görünüp kayboldu, perdeler açıldı, Olsufiy İvanoviç’in evindeki herkes pencerelere üşüştü bir
             şey arar gibi dışarıya bakmaya başladı. Odun yığınının arkasında siper alan kahramanımız da merak
             içinde bu hareketlenmeye katıldı ve kafasını odun yığınının gölgesinin izin verdiği kadar çıkarıp sağa
             sola baktı. Birdenbire afalladı, irkildi ve korkudan çömeldi. Ona öyle geldi ki -daha doğrusu şunu
             anladı ki- herhangi bir şeyi ya da herhangi bir kişiyi aramıyorlardı: Doğrudan doğruya onu, Bay Gol-
             yadkin’i arıyorlardı. Herkes onun olduğu tarafa bakıyor herkes onun olduğu tarafı işaret ediyordu.
             Kaçamazdı, görürlerdi… Afallayan Bay Golyadkin odun yığınına mümkün olduğu kadar sokuldu ve
             gölgenin de ona ihanet edip tamamen saklayamadığını fark etti.
             (…)
                                                                                    Dostoyevski, Öteki



                                                                                                   399
   396   397   398   399   400   401   402   403   404   405   406