Page 485 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 485
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 235
6.ÜNİTE > Tiyatro Kazanım A.3.7: Metindeki zaman ve mekânın özelliklerini belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Yaratıcı Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Tiyatroda Zamana Göre Mekân Tasarlıyorum 25 dk.
Amacı Tiyatrodaki dekorların mekânı anlatan ayrıntılar olduğunu fark edebilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Yıldırım Kemal
Kadın konuşmacı:
İnciraltı’ndan esen sam yeli
Hatırlatır bana eski günleri…
Türk süvarileridir bu gelen
Duyuldu nal sesleri!
(Yaşa, varol Türk Ordusu! Sesleri.)
İhtiyar: Bak yiğidim bak, bu resmi tanıdın mı? Benim oğlum, Yıldırım Kemal adı, acep nerelerde?
: … (Sessizlik)
İhtiyar: Aslanım bir de sen bak, Yıldırım Kemal derler, benim oğlum. Savaştaydı, sizlerle olması
lâzım… Hiç tanımıyor musun?
: … (Sessizlik)
İhtiyar: Neden bir tanıdık çıkmaz? Neden, hiç cevap vermeyip susarlar? Yiğidim bir de sen bak,
benim oğlum, asteğmen. Gelmesi lazım, onun da gelmesi lazım. Tanımanız lazım, İzmirli Yıldırım
Kemal!
Asker: Baba, baba bırak resmi. Bak hepimiz bir yıldırım Kemal’iz. Hepimiz! Sorma artık! Bana sarıl,
benim senin Kemal’in. Biz… Hepimiz, benim Yıldırım Kemal!
İhtiyar: (Izdırapla inler) Ahh.., Oğlum! Kemal’im!...
GEÇİŞ MÜZİĞİ…
Erkek konuşmacı: Bugün 9 Eylül 1922! Bugün Türk Ordusu İzmir’e girdi… Şimdi nal sesleri ve zafer
marşları ile İzmir sokakları Yıldırım Kemal dolu. Hükümet binasına çekilen al bayrakta, Yıldırım
Kemal gülümsüyor. Denizden esen yelde, sevinç gözyaşlarında, kızların tebessümlerinde, coşup ba-
ğıranlarda hep Yıldırım Kemal var!... Bugün 9 Eylül, bugün Türk Ordusu İzmir’e girdi. Orada, mey-
danda, babası bir erin boynuna sarılmış, ağlamakta… Oysa bir Yıldırım Kemal gitti yüzlercesi girdi
İzmir’e… Yıldırım Kemal, Kemaller… Sayısız adsız kahraman İzmir yollarında kaldı. Sayısız adsız
kahraman İzmir’e girdi… Bugün size bir İzmir zeybeğinin Yıldırım Kemal’in hikâyesini sunmak is-
tiyoruz. Daha bir kaç ay önce, ince zarif vücudu, yağız yüzü ve dilinden düşmeyen “İzmir” kelimesi
ile aramızdaydı. Belinde babasının armağanı tabancası ile, gamlı gözleri ve gülümseyen dudakları ile
aramızdaydı…
Kemal: Dalgınsın zeybek, neyin var?
Faruk: Buyur Kemal, otur.
Kemal: Dertli görünüyorsun!
Faruk: Annemi kaybettim Kemal, mektup aldım bu sabah, yazmışlar.
Kemal: Yaa! Başın sağ olsun kardeşim. Ana kaybı acıdır, pek acıdır mutlak… Fakat zeybek, ben sen-
den daha dertliyim, yine de öyle üzüntülü üzüntülü düşünüp dalmıyorum.
483