Page 71 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 71

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10          32

             1.ÜNİTE > Giriş  Kazanım A.4.12: Metni yorumlar.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                          Din-Dil-Kültür                               25 dk.
             Amacı     Metindeki iletileri yorumlayabilmek.                                      Bireysel


              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
                     (Metin düzenlenmiştir.)


                                            Dil, Kültür ve İdeoloji İnkılabı
              İslam medeniyeti, Türk milletinin fikri, edebî ve ideolojik hayatı üzerinde büyük değişiklik yapmıştır.
              Yeni medeniyet bu milletin ilim, fikir ve edebiyat tarihinde hakiki bir dönüm noktası, yeni bir mer-
              hale olmuştur. İlk anda dikkati çeken değişme, dil sahasındadır. Türkler İslamiyet’ten önce de çeşitli
              medeniyetlerle temaslarda bulunmuş; başka diller konuşulan, başka milletler yaşayan topraklarda
              hüküm yürütmüşlerdir. Böyle milletlerle dil, din ve medeniyet alışverişleri olmuştur. Aynı asırlarda
              Türk diline Çince, Hintçe, Moğolca, Soğdca ve Farsçadan kelimeler girmiştir.
              Esasen Türk dili daha kurulduğu asırlardan bu yana bir imparatorluk lisanı çehresindedir. Daima
              hareket hâlinde bulunan bu milletin dilinde hareket ifade eden sözler, yani fiiller tamamen Türk-
              çedir. Fiiller ve onların failleri Türkçe olunca pek tabii olarak Türkçenin yapısı yahut çeşitli cümle
              yapıları da Türkçedir. Türkler başka dillerden aldıkları sözleri kısa zamanda kendi ağızları, kendi ses-
              leriyle seslendirip kendi mecazlarıyla anlamlandırma özelliğini tarihin her çağında göstermişlerdir.
              Bu ifade Türkçenin musikisinin de yine her tarih çağında millî olduğunu açıklar.

              Bir dilin sesi ve cümle yapısı millî olur ve millî kalırsa o dil, başka dil ve medeniyetlerden ne kadar
              kelime alırsa alsın yine millî olur ve millî kalır. Türkçenin tarihî kaderi de böyledir. Türkler kendi
              işledikleri madenlerin adlarını; yaptıkları ziraata ait kelime ve deyimlerini, hayvancılık terimleri-
              ni, silah adlarını, kahramanlık kelimelerini genellikle kendi dillerinden yapmışlar fakat tarihin ilk
              asırlarından itibaren fethettikleri ülkelerde karşılaştıkları eşya ve tabiatın, başka hayvanların, başka
              nebatların, başka sarayların ve başka dinlerin kelime ve terimlerini de o yerlerden ve o medeniyet-
              lerden devşirmişlerdir.
              Bu hadise başka ülkeler ve başka milletler üzerinde hâkimiyet kurmuş, eski, yeni bütün imparator-
              lukların ve imparatorluk dillerinin tabii kaderidir; bir üstünlük ve hâkimiyet neticesidir. Bu sebeple
              eski Orta Asya Türkçesini bütün kelimeleriyle öz Türkçe bir dil sanmak mübalağalı ve yanlıştır.
              Tarihin her devrinde olduğu gibi bu ilk devirde de Türkçeye başka dillerden kelime girmiş fakat
              Türkçenin sesi ve yapısı mutlaka millî kalmıştır. Ancak İslamiyet’ten önce Türk dili ile ilim ve felsefe
              kitapları yazılmadığı (bize bu yolda yazılmış eserler bırakılmadığı), için eski Orta Asya Türkçesinde
              ilim terimleri ve felsefe kelimeleri çok azdır. Hâlbuki medeniyetler, yayıldıkları ve kabul edildik-
              leri ülkelere kelimeleriyle birlikte girer. Bu sebeple Türkler, İslam medeniyetini kabule davranınca
              dillerine bu medeniyetin iman, ilim ve tefekkür lisanından çok sayıda kelime girmeye başlamıştır.
              Diğer taraftan Türklerin bu iman ve medeniyeti iyi tanımak, onun ilmini ve ideolojisini kavramak
              için Müslümanlığın din ve ilim dili Arapça ile kısa zamanda klasik bir İslami edebiyat dili hâline
              gelen Farsçayı öğrenmeleri gerekmiştir. Arapça ve Farsçayı çok iyi öğrenmek ve İslami ilimlerde söz
              sahibi olacak bir dereceye gelmek ise Türklerin az zamanda büyük İslam devletleri kurmak ve bütün
              İslam dünyasına hâkim imparatorluklar vücuda getirmek yolundaki ileri hamlelerini kolaylaştıran
              bir faktör olmuştur.
              Topraklarında Arapçanın ve yeni Farsçanın yaptığı, geliştiği çok büyük ülkelerde Türk devlet ve hâ-
              kimiyetinin devam edebilmesinde de Türk aydınlarının bu dilleri ve bu ilimleri çok iyi bilmelerinin
              büyük tesiri vardır.

                                                              Nihat Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi



                                                                                                    69
   66   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76