Page 85 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 85
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 39
1.ÜNİTE > Giriş Kazanım A.4.15: Metinlerden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Dilimiz 20 dk.
Amacı Dilimizin kurallarını kavrayabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Vefatının 82. Yılında Atatürk ve Türk Dili
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 82. yılındayız. Atatürk’ü bu ölüm yıl dönümünde de bir
kez daha saygı, rahmet ve özlemle anıyoruz. Yalnızca büyük bir kumandan ve devlet adamı olmayan
Mustafa Kemal, hiç şüphesiz aynı zamanda büyük bir kültür adamıydı. Bugünden geçmişe, onun
sadece Türk dili ile ilgili düşüncelerine ve çalışmalarına bakınca bile, bu durum daha net olarak gö-
rülebilmektedir. Bu yazıda, ölümünün 82. yılı münasebetiyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk
dili için yaptıkları ve onun dönemindeki bazı önemli olaylar kısaca hatırlatma yoluna gidilecektir.
Atatürk dönemi dil çalışmalarına bakmak için Türkçenin tarihî gelişimine kısaca değinmekte fayda
vardır. Bilinen ilk yazılı belgeleri, çoğunlukla Köktürk dönemine ait olan, sonrasında Uygur ve Kara-
hanlı gibi yazı dili dönemlerini yaşayan Türkçemiz, özellikle 13. yüzyıldan sonra iki ana koldan geli-
şimini sürdürmüştür. Bu iki ana koldan batı sahasında yer alan Osmanlı dönemi Türkçesi, özellikle
15. yüzyıldan itibaren Türkçenin sadeliğinin kaybolduğu Arapça ve Farsça tamlamalar ile gramer
şekilleri ve kalıplarının dilimizde yoğun olarak kullanıldığı bir dönemdir. Türkçe ekler yerine kul-
lanılan Arapça ve Farsça ekler, Arapça ve Farsça kurallara göre yapılmış uzun tamlamalar, özellikle
nesir dilinde ortaya çıkan çok uzun cümleler, bu dönemde sadeliği ortadan kaldıran başlıca sebepler
olmuşlardır.
Tanzimat Dönemi’ne kadar bazı küçük istisnalarla bu şekilde gelen Türkçe, Tanzimat’la birlikte bir
parça sadeleşmeye başlamıştır. Bilindiği gibi tiyatro ve roman gibi bazı edebî türler dilimize bu dö-
nemde girmiştir. Tarihimizde ilk gazete de bu dönemde görülmeye başlamıştır. Bu türlerin ortak
noktaları ise halka hitap etmeleridir. Bu durum, doğal olarak yazı dilinin konuşma diline yaklaşması
ihtiyacını doğurmuştur. Şinasi, Namık Kemal, Ali Suavi, Ahmet Midhat gibi isimler yazdıkları yazı-
larda ve ortaya koydukları eserlerde 1860’lardan sonra bu doğrultuda hareket etmişlerdir. O dönem-
de bu isimler arasından “Gazeteleri İstanbul’da avam lisanı olan Türkçe ile yazalım.” ve “Halkımızın
kullandığı bir lisan yok mu, işte onu millet lisanı yapalım.” gibi dilin sadeleşmesine yönelik çeşitli
görüşler ortaya atanlar olmuştur.
(…)
Atatürk, her zaman Türkçenin ilim metotları ile araştırılmasını istemiş ve Türkçeyi yüksek bir me-
deniyet dili hâline getirmeyi amaçlamıştır. O, Türk Tarihi Tetkik Cemiyetini (bugünkü Türk Tarih
Kurumu) 12 Nisan 1931 tarihinde kurmuş; Cemiyet, 1932 yılı Temmuzunda ilk kurultayını yapmıştı.
Bu kurultayın 11 Temmuz 1932 tarihindeki kapanış akşamında, Çankaya Köşkü’nde yapılan top-
lantıda, Atatürk’ün kurultay üyelerine: “Dil işlerini düşünecek zaman da gelmiştir… Öyle ise Türk
Tarihi Tetkik Cemiyeti gibi bir de ona kardeş bir dil cemiyeti kuralım. Adı Türk Dili Tetkik Cemiyeti
olsun” demiş, böylece 12 Temmuz 1932’de de Türk Dili Tetkik Cemiyeti (bugünkü Türk Dil Kurumu)
kurulmuştur. Cemiyetin ilk başkanı Samih Rifat, umumi kâtibi Ruşen Eşref, üyeleri ise Yakup Kadri
ile Celâl Sahir olmuşlardır. Cemiyetin tüzüğünün amaç maddesinde ise hedef şu şekilde belirlen-
miştir: “Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak ve onu dünya dilleri arasında
değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir.”
12 Temmuz 1932’deki bu gelişmeden sonra Mustafa Kemal Atatürk, Türk dilinin bütün meselelerinin
konuşulacağı, Türkçenin eskiliğinin ve diğer dünya dillerine kaynaklık yaptığının ortaya konulacağı,
83