Page 23 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 23
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 9
>
1. ÜNİTE
1. ÜNİTE > Giriş Kazanım A.4.5: Metindeki anlatım biçimlerini, düşünceyi geliştirme yollarını ve bunların işlevlerini belirler.
Giriş
Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Alan Becerileri: Okuma Becerisi
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleşt ir el Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Anlatmak Yöntem İster 25 dk.
Amacı Metindeki anlatım biçimlerinin ve düşünceyi geliştirme yollarının metne katkısını açıklayabilmek. Bireysel
n
Y
Yönergerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
ö
e
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Taklit
Fransız filozofu Alain (Alen) güzel sanatların taklitle geliştiğini söyler. Sanatın iyisi “Her çağda en iyi
biçimlerin taklidinden doğar. Bu, çağımız içinde doğru olsa gerek.” der. Buna karşılık eleştirmeci Remy
de Gourment (Remi dö Gurme) “…sanatın gerilediği çağlar, taklit çağlarıdır.” diyerek taklidin sanatın
gerileme çağlarına vergi bir illet olduğunu belirtir. İlk bakışta birbirinin tersi gibi görünen bu iki dü-
şünce bana kalırsa kolayca uzlaştırılabilir. Alain’in söz konusu ettiği taklit, yaratıcı bir taklittir. Yazar
diyor ki: “Shakespeare (Şekspir) taklit ederdi, piyesleri zamanının piyesleri gibidir. Hamlet’ten önce
başka Hamletler vardı. Tıpkı Cid’den önce Cidler olduğu gibi. Yalnız büyük sanatçının -taklit ederken-
eserinde pençesinin izi kalır. Bu iz de sonra taklit edilir.
Hâlbuki Remy de Gourment taklidi kötülerken sadece örnek tuttuğu eserle yetinen, onu aşmaya çalış-
mayan sanatçıyı ele alıyor; taklidin bu çeşidini yeriyor. Yaratıcı olmayan taklidin gelişmiş sanatlara yeni
bir gelişme sağlamayacağı meydandadır.
Bu iki yazarın da hep önde giden bir sanatın eleştirmecileri olduğunu unutmamalıyız. Bize gelince sa-
natımızı ele aldığımız zaman kendi şartlarımız içinde düşünmek zorundayız. Abdülhak Hamit, Corne-
ille’i (Korneil) yahut Hugo’yu (Hügo); Ahmet Haşim, Mallerme’yi (Malerme) yahut Valery’yi (Valeri)
anlayarak gerçekten taklit edebilselerdi bugün bizim de bir Corneille’imiz, bir Hugo’muz, bir Maller-
me’miz yahut bir Valery’miz olurdu. Fena mı? Biz aşma çağında değil; örnek tutma, anlama, taklit etme
çağındayız.
Hem taklit öyle sanıldığı kadar kolay bir şey de değildir. Alın da Picasso’nun (Pikasso) bir resmini,
Hugo’nun bir şiirini taklit edin bakalım. Yaratıcı taklidi bir yana bırakın, kuru taklit bile uzun bir çaba
ister. Önce taklit edeceğiniz kimsenin yaratıcılığındaki sırları çözeceksiniz. Onun duygularını, düşün-
celerini, davranışlarını, iyice bileceksiniz. Tıpkı bir saati söküp dağıttıktan sonra tekrar takabilen bir
saatçinin saati tanıdığı kadar siz de örnek tuttuğunuz sanatçıyı tanıyacaksınız. Ayrıca işinizin ustası
olacaksınız. Bu ustalık, ancak taklit ettiğiniz sanatçının bilgisine, görüşüne ulaşmakla elde edilir.
Sanatın taklitle geliştiği su götürmez bir gerçektir. 16. yüzyıl Fransız şairleri, İtalyan hümanistlerini
taklit ettiler. 17. yüzyılın Fransız klasisizmi Yunan, Latin yazarlarını taklitle gelişti. Fransa 18. yüzyılı-
nın bir taklit çağı olduğunu Remy de Gourment söylüyor. 19. yüzyıl da bir taklit çağıdır. Hugo; İngiliz,
Alman yazarlarını taklit ettiği için Hugo oldu. Fransa’da yeni şiirin temellerini atan Baudelaire (Bod-
ler), Amerikalı şair Poe’yu (Po) okuduktan sonra Baudelaire oldu.
Son zamanlarda sanatımızın bir yaratma çağına girdiği söyleniyor. Boş söz. Daha Batı sanatını doğru
dürüst anlamış değiliz, nasıl olur da anlamadığımız bir alanda yeni bir şey yaratabiliriz?
Bence taklit yoluyla Batı sanatçılarına erişelim, bize şimdilik yeter. Bu arada yaratıcı taklitçiler de çı-
karsa onlara ne mutlu.
Oktay Rifat, Şiir Konuşması
Kelime Dağarcığı:
illet: Hastalık.
21