Page 265 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 265
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 130
5.ÜNİTE > Sohbet ve Fıkra Kazanım A.4.5: Metindeki anlatım biçimlerini, düşünceyi geliştirme yollarını ve bunların işlevlerini belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Metnin Anlatım Özellikleri 25 dk.
Amacı Metindeki anlatım biçimlerinin ve düşünceyi geliştirme yollarının metne etkisini ifade edebilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Eski Ramazanları Yâd
Ağla çeşmim, ağla, durma...
Evet, bilmem bu şarkı parçası da nereden, nasıl, birdenbire aklıma geldi: “Ağla çeşmim, ağla, durma!”
Saatler var ki kendime hâkim olamayarak muttasıl onu tekrarlıyor, evde hem aşağı yukarı dolaşıyor,
hem de onu mırıldanıyorum:
Ah, eski ramazanlar, çocukluğumun ramazanları!
O zaman ramazan kışa, karlı, buzlu günlere tesadüf ederdi; gözlerimi kapayıp çocukluğumun ra-
mazanlarını düşünmek istedikçe ilk önce, daima şöyle bir manzara gördüm: Karayelin savurduğu
parçalar altında, gece, teravihten çıkan gamseleli ve kukuletalı bir siyah kalabalık, yerleri haşırdatan
bir ayak sesi ve ardı arası kesilmeyen öksürükler! Bu oldukça korkunç ve oldukça heybetli manzara-
dan sonra yavaş yavaş ramazanın bütün safhaları hayalimde canlanmaya başlar. Evvela arife gününü
hatırlarım, Eyüp’ü ve aile mezarlığını ziyarete gittiğimiz günü… Evde ramazan temizliği bitip kiler
yerleştikten sonra hamam yanardı; ramazan hamamı…
Edirnekapısı haricinde aile mezarlığı bu ne büyük, ne ucu bucağı bulunmaz bir servistandı… Ta
Eyüp’e kadar loşluk, uğultu ve yalnızlık içinde, konuşmak cesareti bulamazdık. Orada bizi hayat yer-
den karşılar, kucaklardı: Oyuncakçı dükkânları, şekerciler, kahveler ve dilenci kafileleri… İğne atsan
yere düşmezdi, fakat kumrularla güvercinler gene dolaşacak yer bulur, o gün darı yemekten kursak-
ları heybe gibi şişerdi.
(…)
Ramazanda bir gece de beni pek seven ricalden birinin konağına iftara götürürlerdi, topa beş kala
kapıdan girerdik, daima böyle, hesaplı gelmek âdetti. Galiba kendime has, hoş ve neşeli bir konuş-
ma tarzım vardı ki hem ev sahibi hem de misafirleri pek ziyade mütelezziz olurlardı. O zamandan
şiire, edebiyata merakım olduğu için hepsi de kâtip ve âlim olan bu adamlar bana şiir okuturlardı,
hiç unutmam Şinasi’nin bir tevhidi vardı, tamamı hatırımda kalmamış ama içindeki “…Lamekândır
olamaz” kelimelerini nedense doğru telaffuz edemezdim ve bunu her tekrarımda samiin, zevklerin-
den bayılırlardı. Bu esnada saat üçü bulurdu, tiyatroya gidilirdi. Ben o zaman da caniler ile didişen
masum rollerine âşıktım!
Şimdi nerede böyle çocuklarla hasbihalden zevk duyan yaşlılar… Yaşlıların dert, kasavet başlarından
aşmış, ne ramazanda, ne bayramda çenelerini bıçak açmıyor. Ne diyelim: Ağla çeşmim ağla, durma!”
(…)
Refik Halid Karay, Guguklu Saat
Kelime Dağarcığı
gamsele: Kauçuktan yapılmış, su geçirmeyen yağmurluk. kukuleta: Yağmur, soğuk vb. dış etkilere karşı başa geçirilen başlık.
muttasıl: Aralıksız, durmadan. mütelezziz: Mutlu olan, hoşlanan. rical: Yüksek makamlardaki devlet adamları. samiin: Dinle-
yenler.
263