Page 513 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 513
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 253
9. ÜNİTE > Mülakat/Röportaj Kazanım A.4.9: Metinde ortaya konulan bilgi ve yorumları ayırt eder.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Mülakat Öznel mi, Nesnel mi? 25 dk.
Amacı Örnek metin üzerinden mülakattaki bilgi ve yorumu ayırt edebilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Muzaffer İzgü İle Son Mülakat
(…)
Yazmaya yönelik ilk denemeleriniz nasıl başladı?
İlk yazım aklımda... Evimizin bitişiğinde Münevver teyze otururdu. Ne zaman postacı geçse penceresi-
ni açardı. Çıngıl mıngıl ses çıkaran bir pencereydi.
“Postacı evladım bana mektup var mı?” derdi. Postacı “Uuuıımmmhhh!” eder giderdi.
“Anne, ne diyor?” derdim.
Annem de “Yok, diyor homurdanıyor oğlum.” derdi.
“Neden homurdanıyor postacı?” dediğimde, “Her gün sorduğu için.” dedi.
Birinci sınıftayım. Okuma yazmayı biliyorum. Yazım da inci gibi, öğretmenim de çok beğeniyor yazımı.
Öğretmenime, böyle böyle bir mektup yazacağım, dedim. Öptü iki yanağımdan öğretmenim...
(…)
İkinci yazım da... Dördüncü sınıfta bir öğretmen geldi, ışıklar içinde yatsın, Yusuf Güler adlı bir öğret-
men. Öğretmenimiz bize yirmi dakika düş kurdurur, yirmi dakikada da bu düşümüzü yazdırırdı. Ne
güzel bir öğretmenmiş!
Bir gün geldi, “Bugün konu serbest, herkes istediğini yazsın.” dedi. Zaman kırk dakika. Ben kıvranı-
yorum, ne yazsam diye. Baktım pencereden bir yaprak düşüyor. Galiba bir dut yaprağıydı. Yaprak çok
üzülüyor, gövde anne, dal kardeşleri, yaprak komşuları... Ben ne yapacağım, diyor. Aşağıya bir bakıyor,
suya düşüyor. Suya düşeceğim, duydum ki bu su dereye gidermiş. Dere de ırmağa, ırmak da denize...
Öyleyse ben özgürlüğe gidiyorum, diyor. Irmakta da denizde de balıklarla dans ederim, dalgalarla ya-
rışırım, neler neler görürüm.
Öyle sevmiş ki öğretmenim “Yaprak” öykümü...
“130 Muzaffer İzgü, gel bakayım gel. Çok güzel yazmışsın, oku arkadaşlarına.” dedi.
Alkışladı arkadaşlarım. Öğretmenim, “Bu yazıyı temize çek, yarın okulun duvar gazetesine koyalım.”
dedi.
Öğretmenim yazımı duvar gazetesine asarken yanında bekledim.
(…)
Koştum eve, babam o gün ıspanak satmış, parçalar arabanın üstünde, yerde. Ayağını çamur duvara
uzatmış. Babama bağırdım:
“Babacığım, benim gazetede yazım çıkt!”
“Hangi gazetede oğlum?” dedi babam.
“Duvarda baba!” deyince bu kez de “Hangi duvarda oğlum?” dedi.
“Okul duvarı baba, duvar gazetesi!” dedim.
Hızla yerinden kalkan babam, “Hanım, şimdi okulu kapatırlar, koşalım oğlum!” diyerek koşmaya başla-
dı. İnanın koştu, benimle geldi. Duvarın dibinde eğildi, yazımı okudu. Böyle nasıl duygulanmış. Döndü
bana, sanki gözleri uzamış gibi, iki bileğimi tutarak, “Sen yazar mı olacaksın Muzaffer?” dedi.
“Evet, baba!” dedim. Orada kendime söz verdim. “Sen yazar olacaksın Muzaffer!” dedim. İşte o günden
511